Özge Sever

AklınıKoru

Özge Sever


İki gün önce bir tweete denk geldim kadın yaşadığı şehirde pijama ile gece yarısında sokağa korkmadan çıkabildiğinden bunun sebebinin o ülkenin insanlarının çok iyi olması değil yasaların caydırıcı olması olduğunu söylüyordu. Bir süredir İstanbul yasasının gerekliliğinin tartışıldığı bir ülkenin vatandaşı olarak sorguladım, kendimi, ülkemi, her şeyi…

 

 

Çok kısa bir süre önce bir kadını daha kaybettik. Cümledeki daha kelimesi insanı nasıl yaralıyor. Pınar Gültekin cinayete kurban giden kadınlardan bir tanesi daha. Pınar’ı eski sevgilisi öldürdü.  Pınar’ın ölümü çok acıydı ama daha acısı arkasından yazılanlardı. Biz ülkece yaşadığımız her olayda Twitter’de kin kusmayı seviyoruz hatta bazen lağıma dönüşüyor.  Su testisi su yolunda kırılır yazanlar oldu, su testisi neydi, yolu nereden geçiyordu, nasıl kırılır bunu bir tek kendi hayal dünyası içinde kurdu.  Kadılar yeter dedi, kadına şiddet son bulsun diye isyan etti. Bazı kadınlar bir kadının öldürülmesine tepki vermek için katili yereceğim diye hiç suçu olmayan başka kadını ezdi geçti. Şöyle diyordu kadının evli erkekle ne işi vardı diye değil, evli erkeğin bekâr kadınla ne işi vardı diye soracaksınız. Evli olması erkeğin problemi. Şimdi bunu yazan katili eleştirdi bu şekilde öyle mi? Yok canım ya bu yorum dümdüz toplumu batırmak. Evlilik bir problem mi ilişki için sorun teşkil etsin. Aldatmak,  toplumun ahlakını çürüten bir eylemdir. Aldatan yalan söyler, eşine söyler çevresine söyler. En yakınlarını kandıran insan herkesi kandırır ve böyle böyle toplum çöker.  Eğer aldatma varsa aldatan erkek kadar aldattığı kadının da eylemde paydası var demektir.  Bir tarafa yıkmak çok ahmakça! Belki kadın erkeğin evli olduğunu bilmiyordu bu da bir ihtimal çünkü evli olduğunu gizleyip bekâr kadınlar ile görüşen erkek sayısı çok fazla. Kadına bunun aslını astarını soramıyoruz, neden evli birinin hayatında oldun diye soramıyoruz. Çünkü öldürüldü! Açıklama şansı olmayan, ne yaşadığını bilmediğimiz hayatlar hakkında yorum yapmaya hakkımız yok ahlak polisliğini bırakalım. Dert etmemiz gereken bir insanı kimsenin öldürmeye hakkı olmadığı. Tepki verirken keşke biraz tartsak ağzımızdan çıkanı. Geride bir de aldatılan eş ve küçük bir kız çocuğu kaldı.

Şiddete her zaman kadınlar maruz kaldığı için kadın cinayetleri diyoruz ama cinayet, cinayettir. İşte İstanbul sözleşmesi de insanı, insan olarak koruma altına almaya çalışıyor. İstanbul sözleşmesi hakkında bilgi edinmek istiyor ama uzun uzun metinleri okumaya üşeniyorsanız buyurun dinleyebilirsiniz.(https://open.spotify.com/episode/7CpW04doCEW5CIJz3GIwAw?si=R7XwbIg9RMChy2LrxeITsQ).  Bu podcast bölümde tam metni seslendiriliyor. Yok, bu çok uzun dinleyemem diyorsanız Deniz Dülgeroğlu Merdiven Altı Terapi adını verdiği podcast serisinin (https://open.spotify.com/episode/3lH6lvL0CDfVkuyauJfWsF?si=dbQmrENzS3aHQ-NqiiwM-Q) bu bölümünde kısa sürede çok da anlaşılır biçimde anlatıyor. Devletin bizi korumasını bekliyoruz, yasaların bizi korumasını bekliyoruz. Bekliyoruz, Bekliyoruz, Bekliyoruz… Baktık beklerken ölüyoruz, beklemeyi bırakıp kendimizi korumaya niye başlamıyoruz? Pınar’ın öldürülmesinin ardından birkaç spor salonunun savunma sporları kursları kadınlara ve kız çocuklarına ücretsizdir diye duyurduğunu gördüm. Ben bu konuda uzun zamandır düşünüyorum. Kadınlar, erkeklere göre daha narindir, kas yapıları farklıdır vs. tarzında iddialar ile kadının erkek ile fiziksel olarak eşit olmasının mümkün olmadığı ayrımı var. Diyorum ki hadi oradan! Beden yapılarının farklı olması evet olağan ama kadının güçlü olması imkânsız ise Google Türk kadın halterciler yazın bir bakalım. Aradığınız sonuca ulaşılamıyor mu diyecek yoksa bir isim listesi mi çıkacak! Eee, hani kadın fıtrat gereği narindi. 3 yıl önce Malatya’da Mustafa Günaydın ile Kali Escirama sporu hakkına sohbet etmiştik. Bu sporun temelinde saldıran kişiyi etkisiz hala getirmek olduğunu söylemişti. Savunma yani savunma. O güne kadar böyle bir sporun varlığından bile haberdar değildim. Spora başlama şartlarında kilo, yaş, cinsiyet gibi hiçbir fiziki şart yok. Hiçbir spor dalında yok. O zamanda kendimizi, kendimizin koruması gerektiğini düşünüyormuşum ki bu spor hakkında yazmışım. Merak etmenizi umarak (http://ozgesvr.blogspot.com/2017/11/spor-degil-guvence.html) buraya bıraktım. Çocukluğunu kısa, zayıf, minik olarak görülmüş biri olarak sporla tanışmam çok uzun yıllar sonra oldu. Toplum, kültürel yapı yine ekranlarda! Eğer bir kız çocuğu sen kızsın onu kaldıramazsın, onu yapma, koşma şeklinde büyütülürse elbette ki bedenin gelişimi etkilenecektir. Çocuk psikolojik olarak bundan etkilenip yetişkin bir birey olduğunda kendini diğerlerinden güçsüz hissedecektir. Spora hiç ilgi duymamış bir çocuktum ama evde tek başıma ranzayı sokup yerini değiştirebiliyordum.   Küçük olmaya çok da takılmamam gerekmiş atom karınca da küçüktü sonuçta.  Sevgili kadınlar ve genç kızlar biraz araştırırsanız çok çeşitli savunma sporları olduğunu göreceksiniz mutlaka biri ilginizi çekecektir. Belki de artık korunmak için mücadele ederken kendimizi korumayı da öğrenmenin farklı yollarının keşfetmeliyiz.

 

Biz daha Pınar’ın ölmesini sindirememiştik bu kez de bir köpeğin ölüm haberi geldi. Küçük köpekçik bir arabanın altında kalıp can vermemişti.  O da öldürülmüştü.  Köpeğe tecavüz ettiği iddiası ile sosyal medyada tepki toplayan kişi tutuklandı. Adalet sürecini he birlikte göreceğiz. Birbirine tekme tokat dalan, bir gün seviyorum deyip öteki gün öldüren bir toplum haline geldik. Sapıklar, katiller vs. diyerek suçluları tek kelimeye sıkıştırmamalıyız. Bir canlıya zarar vermek ağır çok ağır. Altında yatan psikolojik etkenler araştırılmalı diye düşünüyorum. Çocukluğuna inilmeli çok klişesi öyle haklı ki çocukluğunda şiddeti normal olarak görmüş bireyler bunun normal olduğunu savunuyor. Her şey yine dönüp dolaşıp Freud’un Psikoseksüel Gelişim Evrelerine geliyor.  Çok üzücü ki ruh sağlığını yitirmiş bir ülkeyiz.

 

 Ülkece acil olarak ruhumuzu iyileştirmeliyiz. Konunun ne oluğuna bakılmaksızın küçük bir alevde tutuşan ormanlar gibiyiz. Sönmeye çalışmak yerine, yakmamayı öğrenmeliyiz…


Görsel: Sude Deliooğlu

Yazarın Diğer Yazıları