Mir Murat Demir

ALGINIZ DOĞRU DEĞİLSE!

Mir Murat Demir

Evet, yazı başlığı biraz soru biraz da endişeli bir duruma yönlendirip merakta bırakıyor sizleri. Hayatımızın her aşaması da böyle değil mi, her iş, güç, uğraş ve muhataplıklarımızda alenen bir mana sunulduğu gibi tamamıyla subliminal, gizemli, bilinçaltımızı aktif kılacak mesaj ve isteklere de tabii bırakılıyoruz. Milenyum sonrası dijital dünyanın hayatımızın her alanında yer almasıyla birlikte düz mantıkla değil de insanların bilgi, beceri, yeterlilik, yerel değerler ve geleneksel yapısı da göz önünde tutularak iletişim çeşitlilikleri üretiliyor. Her yapısal duruma doğru yaklaşıp, isabetli ve yanılgısız bir algılama yapmak elbette mümkün, güncel meseleleri takip, bilinçli bir altyapı, eğitim ve öğretimimiz hangi seviyede olursa olsun süreklilik halindeyse, doğru algılayıp doğru yaşamak hali ihtimalimiz yüksektir. 
*
Abuzittin...
Onu hiçbir sınıf arkadaşı sevmiyordu. Çünkü derslerine asla çalışmayan, tembel ve bön bir çocuktu. Özellikle öğretmeni "beni delirtiyorsun" diye hep kızıyordu Abuzittin'e.
Bir gün Tahir'in annesi okula geldi. Öğretmeni ile görüştü. Öğretmen dürüstçe "çocuğunuz ders çalışmayan aptalca şeyler yapan bir çocuk, notları da düşük, hayatımda bunun kadar tembel bir öğrenci görmedim" dedi. Annesi çok şaşırdı, Tahir'i okuldan aldı ve Kayseri'ye taşındılar.
Aradan 25 yıl geçti. Öğretmen de Kayseri'ye tayin olmuştu. Bir gün öğretmen ağır bir kalp krizi geçirdi. Bütün doktorlar ameliyat olması gerektiğini söylediler. Bu zor bir ameliyattı ve Kayseri'de ameliyatı yapabilecek tek bir cerrah vardı.
Öğretmen ameliyat oldu. Gözünü açtığında karşısında yakışıklı cerrah ona gülümsüyordu. Öğretmen tam teşekkür edecekti ki suratı morarmaya başladı. Bir şey söylemek için elini kaldırdı ama söyleyemeden küt diye öldü.
Cerrahın “Abuzittin” çıkacağını sandınız değil mi?
Yapmayın, komik olmayın...
Doktor şaşırdı. Ne olduğunu anlamaya çalışırken bir baktı ki o da ne?
Odaları temizleyen Abuzittin, solunum cihazının fişini çekip elektrik süpürgesini takmış.
*
Kurgu olan bir hikâye okudunuz ve hikâyede de yazılı olduğu gibi ameliyatı yapanın Abuzittin olduğunu tahmin ettiniz, öngörünüz böyle gelişti, sebebi de ekseriyetle hikâye, roman ve ekran ve perdelere aktarılan senaryolar bu içerikte olduğundan.  Evet, kabul ediyorum ki son yılların sinema ve dizi senaryoları oldukça iyi ve şaşırtıcı bir yükselişte, beklediğimiz gelişme ve sonucun çok ötesinde, oldukça başarılıdırlar. Asıl mesele biz sıradan insanlara düşen sorumluluk nasıl ve ne şekilde bir anlatım, gösterim olursa olsun, gerçeği, doğruyu anlamak, algılamak, bilinçaltımıza ulaşması istenen yönlendirmeler, ezberler, tercih etme gibi aldatıcı yanlar var ise ayrıştırıp elememizdir. Dijital yapılanma adım adım hayatımızın her alanında yer alıyor ve almaya devam edecek. Sanal zekâ ile ne istatistik var ise ellerinde o şekilde veriyi sanal zekâya verip sonuç istiyorlar. Beyinlerimiz, aklımız da nasıl bir çalışma sistemine ya da sistemlerine yatkın bu dahi belirgin, eğilimli olduğumuz, aldanıp, kandırılabileceğimiz renkler, kelimeler, müzik, saç modelinden makyaj tercihlerine kadar tespitli.
Algılar, Algı, çevremizde olup biten durumların, olayların, olguların farkına varmamızı sağlayan süreçtir. Bu süreç, duyu organları aracılığıyla yaşanır. Algıların kaynağını duyu organları tarafından kaydedilen uyarıcılar oluşturur.
Algı neye bağlıdır?
Psikolojinin konusu olan insan ve hayvanda algı, duyulara bağlıdır. Klasik beş duyu; görme, duyma, koku alma, tat alma ve dokunmadır. Bunların dışında; beden bilinci, denge, sıcaklık ve acı gibi duyular da vardır.
Algıyı oluşturan unsurlar nelerdir?
Bu durumda algı yapısal olarak organize olmaktadır. Bireyin ihtiyaçları, ruh hâli, duyguları, beklentileri, tutumu, düşünceleri, deneyimleri, toplumsal şablonu, yönelimleri, değerleri algıyı etkileyen faktörlerdir. Böyle durumlarda da algılama, fonksiyonel olarak organize olmaktadır.
Aslanla ceylanın hayat mücadelesi gibi aslan da olsanız, ceylan da olsanız, güneş doğduğunda bilmeniz gereken dünden daha hızlı koşuyor olmanız gerektiğidir. Aksi takdirde ertesi gün olmayacaktır. Her birimiz insan olarak, yaşadığımız ülkenin yurttaşı olarak aynı zamanda yiyip içen, barınan, giyinen, sosyal olarak gezip tozup eğlenen, eğitim ve öğretim alan, yarınlarına dair tasarruf edip yatırım yapan tüketiciyiz. Milenyum sonrası hızla değişen hayat akışımız içerisinde kazıklanmadan, aldatılmadan, ilgisiz ve alakasız meselelere kafa yormadan yaşantılarımızı devam ettirmekse çabamız, mutlak suretle önceliğimiz algılama çıtamızı sürekli yüksek tutmak olmalıdır.
Mir Murat Demir

 

Yazarın Diğer Yazıları