Ramazan Durmuş

Unutamayız... Unutturamayız!

Ramazan Durmuş

TBMM Bütçe Komisyonu'nda Milli Savunma Bakanı sayın Hulusi Akar, bakanlığının bütçe görüşmelerinde TBMM Bütçe Komisyonu'nda konuştu.

Sabahtan geceye uzun mu uzun bir konuşma...

Şerefli Türk Ordusu'nun yaptıkları, yaşadıkları ve yapacakları elbet dillerde... Dosta güven, düşmana korku... 

Komisyon üyeleri dinledi can kulağıyla sayın Akar'ı...

Biz de dikkatlice okudum!

Sıra çözüm sürecinde...

Yani valilerin eli bağlı olduğu, şerefli Türk Ordusunun yuhalandığı günler...

Bebek katillerinin öttüğü dönem....

Bakan Akar'dan bu sürece ilişkin sözler:

"-2013-2015 çözüm süreci... 

Ya, burada çözüm sürecine karşı çıkanlar var, AK Partililerden, sağ cenahtan diyelim ‘buna ne gerek vardı?’ gibi. 

Hayır, bu çözüm süreci gerçekten bizim tarihimize not düşmek bakımından çok önemli olmuştur. 


 
Devlet bütün şefkatini göstermiştir, bütün sabrını göstermiştir, demiştir ki, ‘gelin, bu terörü bitirin, hep beraber oturalım, konuşalım, danışalım, bu işi çözelim.’ 

Fakat ne oldu? Antep, Ankara Gar, İstanbul Havalimanı, Suruç… Yani yüzlerce kişiyi katlettiler, cevap bu oldu. Bunun üzerine ne oldu? 

24 Temmuz’daki bu katliamlardan sonra gerçekten çok büyük çaplı, o ana kadar tespit ettiğimiz terör hedeflerinin hepsi vuruldu, 24 saat, 48 saat vuruldu havadan.”

Tarihe not düşmek açısından önemli...

Bakan Akar, şunu kast ediyor diye düşünenlerimiz yok değil...

Hepsi sahne aldı, devlet balyozu indirdi!

Öyle algılamak istiyorum...

Ama görüyoruz ki, Türk kentlerinin adım adım hendeklendiği o günler, her Türk gibi ben de aklıma geldiği anda ürperenlerdenim.

Şimdi de ürperdim...

2009 Oslo rezaleti ile başladı her şey...

19 Ekim 2009'daki 34 PKK katilinin yaşattığı Habur Sınır Kapısı'ndan girip rezaletini kim unutabilir?

Ya o katillerin çadır adliyelerinde sözüm ona yargılanmalarını?


 
Yaşananlar, Türk milletinin canını acıtıyordu ki bir sağduyu seslendi 27 Mart 2010'da...


 
MHP Lideri sayın Devlet Bahçeli feryatlar içinde uyarıyordu:

"-Açılım tuzağına düşmeyin"" 

Sonra peş peşe gelen şehit haberleri... Ocaklardan, analardan yükselen feryatlar...

21 Mart 2013'te Bebek katili bölücübaşının hem Türkçe hem de Kürtçe olarak Nevruz kutlamaları çerçevesinde okutulan mektubu...

Bitmiyordu yürek sızlatan hadiseler...

Akil Adamlar" sahneye sürülüyordu grup grup...

Çözüme değil çözümsüzlüğü giden süreci anlatıyorlardı ballandıra ballandıra...

Sonra Diyarbakır'da "Megri Megri" rezillikleri...
Bunlar ağır bedeldi aziz türk milleti için... 

Kan ağlıyordu insanlar...

Türkiye'de "Kürdistan" adıyla ilk kez bir parti kurduruluyordu...

Sonra evet sonra Diyarbakır Lice'de gösteri yapan hainler, Şanlı türk Hava Kuvvetlerimizin, 2. Hava Kuvveti Komutanlığı'nın arka kapısının olduğu bölgedeki duvardan atlayarak kışla içinde direkteki Türk bayrağını indiriyordu.


 
"Öcalan'a özgürlük" naralarının biri bitiyor diğeri başlıyordu...


 
Sonra İmralı ile Kandil arasında mekik dokumalar...

Bu gün ceza evinde olan terör yandaşlarından Hükümete "Ev ödevi" tembihleri...

Ve Dolmabahçe Sarayı’nda kemiklerimizi sızlatan rezaletler...

7 Haziran 2015 seçimlerinin ardından kopan ipler ve eli kanlı katil Cemil Bayık'ın silahlanma, tünel, siper ve hendek savaşı çağrıları...

Acılar acılar....

Şehit cenazesinden cenazesine koşuşturduğumuz yıllar...

Bu hatırlatmalardan sonra Milli Savunma Bakanı sayın Hulusi Akar'ın Komisyondaki sözlerini bir kez daha okuyalım:

“-2013-2015 çözüm süreci... 

Ya, burada çözüm sürecine karşı çıkanlar var, AK Partililerden, sağ cenahtan diyelim ‘buna ne gerek vardı?’ gibi. 

Hayır, bu çözüm süreci gerçekten bizim tarihimize not düşmek bakımından çok önemli olmuştur. 

Devlet bütün şefkatini göstermiştir, bütün sabrını göstermiştir, demiştir ki, ‘gelin, bu terörü bitirin, hep beraber oturalım, konuşalım, danışalım, bu işi çözelim.’ 

Fakat ne oldu? Antep, Ankara Gar, İstanbul Havalimanı, Suruç… 

Yani yüzlerce kişiyi katlettiler, cevap bu oldu. 

Bunun üzerine ne oldu? 24 Temmuz’daki bu katliamlardan sonra gerçekten çok büyük çaplı, o ana kadar tespit ettiğimiz terör hedeflerinin hepsi vuruldu, 24 saat, 48 saat vuruldu havadan."

Bakan Bey'in bu sözlerine gelen şu tepkiye kim hak vermez ki?

Bakınız Hasan Basri Pehlivan Hoca ne diyor:

"-Çözüm sürecinin yarattığı ağır bedeli kendi şehirlerimizi sokak sokak teker teker kurtararak ödedik. 

Bedeli kim ödedi? 

Polisi, Jandarması, Komandosu, İstihbaratı, Özel Kuvvetleri hülasa Mehmetçik. 

Çözüm sürecine dün karşıydık bugün duymaya dahi tahammülümüz yok."


 
Ya Diyarbakır ve bir kısım kentlerimizde şehir içinden geçilen Mehmetçiğimizin yuhalandığı, hakaret gördüğü o rezillikler...

Ne acı ki; adına bazılarının "Çözüm", sağduyunun da "Çözümsüzlük" dediği sürecinin neticesi bu olmuştu. 

Çözüm süreci bir ihanet sürecidir, itirazı olan var mı? 

"Türk'üm, doğruyum, çalışkanım" diye haykırdığımız Andımızın yasaklandığı günleri 
kamu kurumlarından ve yerel yönetim binalarından "T.C" ibaresinin kaldırılışını nasıl sinemize çekelim?

"Ne mutlu Türk'üm diyene" ifadesinin yer aldığı tabelaların sökülüşünü unutalım mı?

Hayır... Hayır... 

İnsanlarımızın Türk'üm demekten korkar olduğu o günleri unutamayız... Unutturamayız!

Yazarın Diğer Yazıları