Mir Murat Demir

KANAAT ETME!

Mir Murat Demir


Baktım araştırdım, yazıma başlık yaptığım “kanaat etme” sözünün anlamı, açılımı nedir diye. “Kanaat” sözü şöyle açıklanmış; elindekiyle yetinme durumu, yeter bulma, kanıklık, inanma, kanma. Evet, hayattayız, yaşıyoruz, tüm hayatımızı etkileşim içinde olduğumuz çokça şey için, mesele, olay, seçim ve tercihlerimizi doğru yapmak adına bilgi toplarız ve topladığımız bilgilere bakarak bir kanaat ediniriz. Kanaat oluşturmak her insanın yaşamı boyunca vazgeçemeyeceği uygulamalardandır. Kanaat oluştururken kendi seviyemiz, eğitim ve öğretimimiz, kazanımlarımız ya da kaybediş, hayata dair deneyimlerimiz bir yol gösterici, kıstas, karşılaştırma temelimizdir. Karar vereceğimiz mesele, konu kendi kararımızın yeterli ve isabetli olamayacağı kadar önemli, hassas, kritik ise doğaldır ki toplumdan, birlikte yaşadığımız insanlardan da danışıp bilgiler alırız. Önemli ve kritiklik derecesi çok yükseklerde ise ve karar vermekte zorlanıyor isek hiç tanımadığımız, bilgi, beceri, deneyimi yüksek insanların dahi kapısını çalar, sorup soruştururuz. Konu bazen hayatımızı birleştireceğimiz eş seçimi de olabilir, on yıllarca gelir elde edebileceğimiz iş seçimi de olabilir. Konu bazen de uzun yıllar tasarrufumuzla alacağımız bir ev, araba, tarla, bahçe de olası durumlardandır, yanlış, hatalı bir kararımız on yıllarca uğraşıp elde ettiğimiz birikimimizi heba edebilir. İnsanız, beşeriyiz, hata yapmak, yanlış kararlar vermek, yanlış tercihler yapmak da insan içindir yeter ki konu tespitini doğru yapalım, ilk adımı doğru yapalım. Öyle ya, çok methiyeler dizilen bir film için bilet alıp sinema salonuna gittik ve filmi izledik. İzledikten sonra, değilmiş, verdiğim paraya da ayırdığım iki saate de değmedi, duyup, okuyup, dinlediklerim sonucu edindiğim kanaat beni yanılttı, yanlış karar vermişim diyebiliriz de bilet için ödediğimiz rakam ve ayırdığımız iki saat dışında kaybımız yoktur. Kaybımız olmadığı gibi bu kötü tecrübe deneyimler hanemize eklenir ve sonraki tercihlerimizde daha bir pür dikkatli olmamızı sağlar.
Kılı kırk yaracak, gölgemizden dahi huylanacak çok çok önemli kararlar alma durumlarımız da vardır. Eş seçimi, iş seçimi gibi hatta daha da önemli sayılabilecek yaşayacağımız evi satın almak ya da kiracı olup kirada oturmak. Ev seçimi neden tüm seçimlerimizden en öne çıktı, evimiz deprem ülkesi Türkiye’mizin bir şehri beldesinde ise tüm gerekliliklere haiz mi, deprem şartnamesinin tüm kurallarına uygun şekilde yapılmış mı tam isabetiyle bilip öğrenmemiz gereği vardır. Vardır, sebebi riske attığımız çokça para değil sadece kendi hayatımız, sevdiklerimizin hayatı, öncelikli hayatımız olmakla birlikte düzenimiz, disiplinimiz, anılarımız ve hatıralarımızdır.
Biliyoruz, yakın geçmişte, 2023 yılı 6 Şubatın da deprem yaşadık. Bu deprem de ne çok öldük ne çok yaralar aldık, ne çok aileler paramparça oldu, darmadağın oldu, hayaller söndü, umutlar tükendi. Deprem sebepli hatalıları, suçluları aramaya koyulduğumuzda önümüze birden fazla kişi, kurum çıkıyor da fark edilmesini istediğim ilk suçlu da ilk hatalı da kendimiz oluyoruz. Çaresiz ve mecburiyette olduğumuz için riskin büyük olduğunu bile bile deprem riski çok yüksek olan bu şehirlerde yaşadım, yaşamaya devam ettim diyebilecek yurttaş sayımız belki bir elin parmakları kadar dahi değildir, samimi olalım. Aldandık belki, kandırıldık belki, süsleyip badanalayıp duygu ve düşüncelerimizi, kararlarımızı saptırdılar belki ama kanaat eden, tercih yapan, karar veren kendimiz isek, ilk suçlu da kendimiziz. Okuyacağınız yazı sosyal medya da çokça paylaşılan, dolaşan bir yazı.
..
6 Şubat Depreminin simgesi kesinlikle Kahramanmaraş’taki Ebrar Sitesi’dir; 320 dairelik büyük bir site. Ölü sayısı 1200. Tam 5 gün bu siteye kurtarma ekipleri gelmedi. Ancak simge oluşunun nedeni bunlar değil.
Ebrar Sitesi’nin müteahhitti emekli din dersi ve ahlak Bilgisi öğretmeni “Tevfik Tepebaşı”. Tevfik Tepebaşı halk arasında abdestli, namazlı, ağzı dualı, kalbi zikirli olarak biliniyor. Bütün konutları “Depreme dayanıklı cennetten bir köşe” diyerek pazarlamış. Dindar vatandaşlarımız da “Alnı secdeye değiyor, çalmaz çırpmaz, paramız da Müslümana gitsin” diyerek konutları güvenle satın almışlar.
6 Şubat Depreminde Ebrar Sitesi’nin her biri 32 daireli 8 bloku yerle bir oldu, 1200 kişi öldü. Televizyoncusu,  gazetecisi site enkazına yaklaşıyor, beton blokları eline alıp ufalıyor, Aaa o da ne? Alnı secdeli Din Dersi ve Ahlak Bilgisi öğretmenimiz çimentodan çaldıkça çalmış. Kamera inşaat demirlerine yakın plan yaklaşıyor; olması gerekenin yarısı kalınlıkta; demirden de çalmış. Bütün bunlar yetmezmiş gibi blokların altında fırınlar, marketler, kafeler.
Ama hakkını yemeyelim Tevfik Tepebaşı yaptığı siteye güzel bir isim koymuş: "Ebrar" Arapça "Güzel huylu, çalmaz çırpmaz, haram yemez" anlamı taşıyor. Ebrar Sitesi sadece Kahramanmaraş değil, Türkiye’dir. “Allah İle Aldatmak” Tevfik Tepebaşı’nın yaptığı tam da bu işte!
..
Suçluyu bulduk, tespit ettik, nasılda rahatladık diye düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Varsayalım söz konusu kişiyi teslim ettiler sana lime lime doğradın, konuya özel yasa çıkarıldı astılar, öyle ki ibret olsun diye asılmış halde kırk günde seyre açık alanda bıraktılar, ne olacak? Hayatını kaybeden canlar, yıkılan darmadağın olan aileler, parçalanıp giden umutlar, hangisi, hangi biri geri gelecek. Elbette, kanun ve hukuk kurallarımız gereği yargılanıp cezalandırılsın da, konumuz bu değil. Kanaat etme, kimselerin etiketine, onun bunun söylediklerine, dinine, mezhebine, ibadetine bakıp da en kısa yoldan kanaat etme. Hayati konular hayati kararlar gerektirir, kılı kırk yaracaksın, sonuç ne olur, nasıl gelişme gösterir bilinmez de, kendin için de sevdiklerin için de karar verme aşamasında isen bilimin ışığında düşünecek en doğru karara en doğru kanaate kendin ulaşacaksın, aklın var.

Yazarın Diğer Yazıları