Mir Murat Demir

HOŞGÖRÜ!

Mir Murat Demir

Öylesine farklı ve derinlemesine bir konu, kavram, yazmaya çalışıp, yorumumu ekleyeceğim, müsterihim, hoşgörüyle okuyacağınızı düşünerek. “Hoşgörü” kelimesini literatür şu şekilde açıklamış; Hoşgörü, müsamaha, tahammül, tesamuh, katlanma, görmezden gelme veya göz yumma, başkalarını eylem ve yargılarında serbest bırakma, kendi görüşümüze ve çoğunluğun görüş biçimine aykırı düşen görüşlere sabırla, hem de yan tutmadan katlanma demektir. İzin verme, aldırmama, iyi karşılama anlamlarına da gelir. Sosyal ilişkilerde bir tarafın, bazen farkında olmadan, kasıtlı olmayarak, bazen de kasıtla diğer tarafa (maddi/manevi) zarar verebilecek bir sahne yaratması durumunda, diğer tarafın bunu görmezden gelerek veya cevabından vazgeçerek ödün vermek tahammülünü (erdem) gösterebilmesidir.
Evet, yapılan tarif ve kendi sınırlarımız, hoşgörü ölçümüz, hoşgörü göstermemiz için söylenen ya da yapılana alt ve üst çizgilerimiz, sınırlarımız. Her insan hoşgörülüdür de alt üst çizgileri, sınırları farklıdır ve bu sınırlar da sabit değil süreçle değişkenlik gösterir. Öyle ya, hiçbirimiz her güne aynı enerji aynı moral seviyesi ile başlamıyoruz. Hiçbirimizin dönem dönem bazı duyguları ve bakış açısı, değerlendirmeleri de değişkenlik içinde olmaktadır. Hoşgörü kazanımını her birey sahiplenebilir, sahip çıkabilir olsa da bir hareket bir davranış bir tavır için farklı zamanlarda farklı yaklaşımlar, tavırlar içine girer, gireriz. Demem o ki, hoşgörülü olmak ya da olmamak sabit bir tavır, tepki, yaklaşım, karşı duruş ya da sahiplenip destek verme ölçüsü değil, değişkendir. İnsan beşeri yapısıyla değişkendir, eğitimi aldığı öğretim silsilesi, soyu sopu, kazanımları, mevkiisi,  kariyeri hangi seviyede olursa olsun, insanın hoşgörüsünü ya da hoşgörüsüzlüğünü kalıplaştırmamak gerek. Hoşgörüyü bir açı olarak örneklemem gerektiğinde sıfırla yüz seksen derece arasında oynayan bir ibre gibi ifade edebilirim. İbrenin böyle geniş açı içerisinde ki oynak hali ise duydukları ve gördükleri karşında kendi sağlığı, morali, neşesi, etkileşim içinde olduğu somut, soyut çokça güncel mesele, olaydır derim.
Okudukça sizde kendi içinizde düşünmeye başladı iseniz gidişat iyi, yazdıklarım anlaşılır değil mi? Bir soru sordum, bu yazıyı moralli, enerji dolu, sağlıklı, sorun ve sıkıntılarınızın minimum seviyelerde olduğu bir dönemde okuyor iseniz, elbette anlaşılır, iyiymiş diye tebessüm ederek okumaya devam edersiniz. Aynı noktaya kadar gelip aynı sorumu okuduğunuzda, canınız sıkkın, moraliniz yerlerde, negatif etkileşim içinde olduklarınız çokça ise “bu ne saçma yazı, nasıl bir zırvalama” diye düşüncelerinizde yorum yaparsınız, muhtemelen de okumayı bırakırsınız. 
Hoşgörü her şeyi onaylamak da değil karşı çıkmak da değil, etik, zarif halimizden ödünsüz, müsamaha süremizin az ya da çok olması halidir. Evet, bir başka ölçü de, değerlendirmeye aldığımız olay, konu, mesele, hareketin müdahili, müdahilleri kimdir, kimlerdir. Aklımızda, yüreğimizde, tanıyor olduğumuz her insanın ayrı ayrı bir hoşgörü notu ya da derecesi, puanı vardır. Bir tavır, bir tarz, bir yaklaşım şekli ve söz konusu konunun mankeni yakın bir aile ferdimiz de olabilir, mahalle, iş arkadaşımız, tramvayda yolculuk ettiğimiz tanışıklığımız 10 dakikalık geçmişe sahip bir birey de, doğaldır ki değerlendirmelerimizde farklı farklı olacak, hoşgörü ile hoşgörüsüzlük ile yaklaşımlarımız da farklı olacaktır, olmalı.
Hoşgörü; kabul edip onaylama, taraf olma değil görüş ve yaklaşım şekillerini görüp dinleme anlayış gösterme geçicide olsa müsamaha ölçümüzü yüksek tutmaktır, hoşgörüsüzlük içinde tezadıdır.
Mir Murat De

Yazarın Diğer Yazıları