
BEN KİMİM, BİZ KİMİZ!
Mir Murat Demir
Bu yazıyı okuyorsan bebek olman ihtimali yok, çocukluk yılların da geride kalmıştır. Yetişkin halinle nasıl ve ne şekilde hayatını idame ettiriyor olursan ol kendine iki soruyu sürekli soracak ve en doğru ve isabetli cevabı arayacaksın. Ben kimim, tüm insanları kapsayacak haliyle “biz kimiz”, bu soruların cevapları asıl çözmemiz gereken problemin kendisidir, kendimizi ve varoluşu anlayabilmemiz için.
Şu ana kadar yaşamış bilim insanları, bilgisine ve fikrine itimat ettiğimiz düşünürler, filozoflar, bilişim ve teknoloji imkânları da kullanılarak Dünya gezegeninde evrenin küçücük bir noktasında yaşadığımızı tarifliyorlar. Zaman ve mekân konusunda halen kafamızda ki tıkanma noktasına bir açıklık getirilemedi, sebep belirgin, aklımız var insan olarak ama flaş bellek gibi sınırlı kapasiteli. En akıllı, en zeki olarak saptanmış insan dahi zaman ve mekâna sınır getirmek zorunda kalıyor, neden, sonrası cevabı sonsuz. Yaratılmışız, insan olarak yaratılmışız ve aklımız var, ne güzel, gayet güzel de, bilim ve teknoloji sahip olduğumuz gelişmişlik seviyesini ona, yüze, bine katlasa da sonrası insan için hep bilinmez kalacaktır. Bilinmezliği kabul edip az kendi içimize dönmek bilime karşı durmak değil, asla değil, kendi sınırlı ömrümüzde insanca yaşamayı kabullenmektir.
Sonsuzu kabul ettiğimiz an bilemeyeceklerimizi sakince sindirip kendi içimize, insan halimize döndüğümüz an, şefkat halkamızı daha da genişletme gereği duyarız. İnsan ki, şefkat ve merhametiyle var olur. İnsan, kendisi dışında ki tüm insanlara nasıl faydalı olurum, yetmez, tüm canlılara nasıl faydalı olurum sorusuyla, şefkat ve merhametli cevabı ve yaklaşımlarıyla insan olmanın şanına yakışır tavır ve hareketlerin sahibi olur, tam da o andan sonrası yaşamın güzelliklerin ve döngü ve dengenin fevkaladeliğinin farkında olmaya başlar. İnanç ve itikat sahibi olman ya da olmaman dışında belirgin farkındalığı yakaladı isen sebep olanı da sebep olmaya etken tüm etken ve sebepleri de saygıyla, sevgiyle, müteşekkir duygularıyla anar, yâd eder, şükran duyar, mütebessim bir çehre ile teşekkür eder.
İnsanın hayat telaşı ve yaşamın kendi içerisinde var olan, hayatta kalma, kazanç elde etme isteği ve tedirginliği ile ben kimim ve biz kimiz sorularına mantıklı makul cevapları yine kendi aklıyla verebilmesi, bedenen ve ruhen makul bir tatmine erişmesi, insan olmanın temel gerekliliğidir. Felsefe akımını benimseyenleriniz bilir ki; felsefe neler bilmediğini bilmek kadar neleri bilemeyeceğini de öğrenmektir.
Sadece son yüz yıldaki değişime bakarak dahi sonraki yüz yılda ne olur, neler keşfedilir, hayat nasıl bir hal alır şaşkınlığı içinde afallamak, kaybolmak yerine, ben kimim ve biz kimiz sorularının cevabı her birimizde her birimize moral, erdem, saygınlık kazandırıp sevgiyle yaşamamızı sağlayacaktır.
Sevgi dolu isen, sevgin halkalar halinde çoğalır, kendinden başlayan halkalar sonsuza uzanır gider, en güçlüsünden en zayıfına kadar. Şefkat ve merhametin de öyle kendinden başlayıp sonsuza kadar uzayıp gider. Sevgi dolu olan insan kendisi dışında ki tüm canlıları da doğayı da kucaklar, sever, dengenin sürekliliği için katkı verir, döngünün muazzamlığı için minnettar kalır, insan olarak var olmanın şanıyla her anını şükranla, dua’yla yaşar. Fevkaladelik odur ki, dünya ve insanlık üzerinde dolaşan sevgi, şefkat, merhamet halkalarının sayılarla ifade edilemeyecek çoklukta ve iç içe geçmiş halleridir ki, en kısa haliyle “insanlık” diye tanım getirmiş bizden önce yaşayan yüz milyarlarca insanımız.
Mir Murat Demir