Mir Murat Demir

ARADIĞIM KENDİ HALİNDELİK!

Mir Murat Demir

Fark etmişsinizdir, yaşadığımız her gün bir önceki günü aratır oldu. İnsanız ve insanlarla diyalog içerisinde olmak en tabii, hayatın doğal akışı. Doğal akışın içerisinde yer alıp insanlarla konuşmak, sohbet etmek, diyalog içerisinde olmak istiyoruz, istiyoruz da günbegün zorlaşıyor. İnsanımız ekseriyetle kendisi gibi değil, gösteriş içerisinde, abartıyla, mübalağa ederek anlatıyor, tanıtıyor kendisini. İnsanın en muazzamı kendisi olmak düsturunda hemfikir isek neden bu yanılgıya düşülüyor ki? Kendi halinde tüm gerçeklikleri ile yüzleşmiş ve barışık olmayı başarmış, üzerine de sağlam bir irade ile kendi doğrularını, meziyetlerini ekleyip sağlam bir kişiliğe sahip insan en harika insan değil mi? Talandan mal kaçırır gibi bir davranış farklı ve abartılı görünüp tanınmak için bir telaş, oysa biliniyor ki sürekliliği olmayacak. Kötü, anlamsız katılan özellikler insanın insanı tanımasında ne kadar etkili ne kadar sürekliliği olabilir ki?
Dik duruş fiziksel olarak omurganın işinden çok öte iki büklüm olsanız da ruhunuzun konuşma ve davranışlarınıza, anlattıklarınızda ki doğruluk ve gerçekliğine bağlıdır. Kendi halinde tüm gerçeklerle iç içe, abartısız bir yaşama dâhil olma çabası, hayatın farkındalığı ile kendi negatif ve pozitifliklerini bilerek yaşama müdahil olup mücadeleye devam diyebilmek, harika olan da, muazzam olan da budur.
Doğuşunuz anı itibarıyla sahip olduğunuz bir vücut ve üzerine iliştirilmiş bir karakteriniz vardır. İnsan ilk birkaç yıldan sonra sahip olduğu vücudu ve sahip olduğu ruhuyla kendisine bir kişilik seçer. Kişilik çok küçük yaşlarda temeli atılmış olsa da ergenlik ve sonrasındaki 5-10 yılda şekil alır. Her insanın kişiliğini oluşturması esnasında, sürecinde, ebeveynlerinin de katkısı ve desteği ile kendi meziyetlerine ağırbaşlılığı da, nazik olmayı da, adaletli, paylaşımcı, önyargısız, iyiliksever olmayı da alması, eklemesi süper, muazzam değil mi? 
Evet, farkındasınız, farkındayım ki kişi kendi dünyasında en iyi olma çabası gösterip sağlam bir kişilikle donanmak istese de bir arada oldukları da sıklıkla görüştükleri de bu sürecin ideal yürümesine engeldirler, ekseriyetle böyledir. Çıkarsız sevgi ile yola çıkan ve kişiliğinin gereği olarak saygılı bir yapıdaki insanımız, ezilen, üzülen, ötelenen, sözü dinlenmeyenlerden oluyor. Toplumumuzda ki bu tezat hali tamamıyla yok etmek olası olmasa da tamda bu süreçte sabır ile kendi çizgimizden ve doğrularımızdan sapmadan, ödün vermeden, esnemeden dirayetli olmak, fevkaladenin fevki tam da budur. Sağlam ve nitelikli insan ilişkileri, seviyeli ama bir o kadar samimi ve içten, yanında eğlenceli ve aktarımlı arkadaşlıklar ve dostluklar kurmak istiyor isek reçete ortadadır. Kendisine samimi olmayan, kişiliğini ve söylemlerini yalan, dolan ve abartılarla süsleyen insandan ne arkadaş olur ne da dost. Arkadaş ve dostluk bir yana bu türden insan anlaşıldığı an bir başına kalır ya da kendisi gibi gerçek dışılıklarla yaşayan kalabalıkların bir parçası olur, kifayetsiz dediğimiz tür budur.
Kendi halinde tüm gerçekleri aleni, ortada, saklamayan, gizlemeyen, gaf ve istem dışı hatalarını kendisi dillendirip kendisiyle dalga geçen, ortamın neşelenmesine katkı sunan, ego ve kibirden soyutlanmış insan iyidir. Somut sahip oldukları ile evi, otomobili, zenginliği ile güzelliği, yetenekleri, becerileri, mevkii ile öne çıkma çabası olmayan, yetenek ve becerilerini, kazanımlarını, makamını karşısındakinin gözüne sokmadan naif, zarif halini, kişilik güzelliği bütünlüğü içerisinde görüp doğal ve olması gerekenlerden gören insan, ne güzel insan…

Yazarın Diğer Yazıları