Hakan BERKTAŞ

Neye Üzülecegimizi Bile Medya Belirliyor

Hakan BERKTAŞ

[20:38, 16.10.2023] Hakan Berktas: Yaşadığımız hayat garipliklerle ve birbirinden acayipliklerle dolu bir hayat. Aynı şeyler farklı yerlerde farklı kişilerde aynı şekillerde yaşanıyor ama verilen tepkiler ve gösterdiği etkiler tamamen farklı oluyor. Bu paradoksu nasıl izah edebiliriz? Bu çelişki için neler söyleyebiliriz?


 Bazı insanlar yüzlerce karıncanın üzerine basarlar, öldürürler, çiğnerler ama vicdanlarında bunun için hiçbir sızı bile duymazlar. İnsanlar evlerinde sinekleri zehirler, öldürür, siner savarlar kullanır, ellerine aldığı sinek kovucuları ile onları duvarlara yapıştırır, ama bu yaptıklarından hiçbir pişmanlık bile duymazlar.

İçlerinden hiçbir acıma duygusu bile geçmez. Acaba öldürülen canlı cüsse olarak büyüdükçe insanların etkilenme, acıma ve vicdan duygusu aynı oranda artıyor olabilir mi? Mesela fok balıklarını ve balinaları öldüren avcıları gördüğümüzde onlara ne kadar çok kızmaktayız. Fakat klibinde civcivleri ezerek öldüren metalcileri ise birileri zevkle ve keyifle izliyor. Aradaki fark nedir?

Vahşice öldürülen her ikisi de can taşımaktadır aslında. Konuyu buradan başka bir boyuta taşımak istiyorum. Yıllardır Suriye’de, Afganistan’da, Filistin’de, Mısır’da, Irak’ta bombalar patlıyor, akıl almaz iç savaş görüntüleri eşliğinde insanlar öldürülüyor.

Hiç kimsenin vicdanında zerre kadar bir kımıldama bile olmuyor, hiç kimse etkilenmiyor, insanların ölümü için birileri parmağını bile kımıldatmıyor. Yıllardır Suriye’de süren iç savaşta milyonlarca insan öldü, milyonlarcası yerinden yurdundan oldu. Suriye topraklarını terör örgütleri işgal etti.
[20:39, 16.10.2023] Hakan Berktas: Ülkemizin de yıllardır canını yakan, PKK’nın uzantısı YPG-PYD unsurları Suriye topraklarında cirit atıyor. Üstelik dünyanın süper gücü olarak lanse edilen Amerika, bu terör örgütünün temizlenmesi, ortadan kaldırılması için ülkemize yardımcı olacağına, o teröristlere silah ve mühimmat yardımı yapıyor, onların askerlerini eğitiyor. Neye karşı? Kime karşı? Bu ikircikli tavrı yıllardır kınıyoruz, eleştiriyoruz ama Amerika’nın oralı olduğu bile yok.

Devlet yetkililerimiz en üst perdeden bu duruma karşı tavır alıyor ama Amerika, yine bildiğini okumaya devam ediyor. Bu çelişkili ve ikircikli durumlar kendilerini dünyanın hakimi ve söz sahibi olarak lanse eden ülkeler adına yaşandığında ise durum bambaşka bir boyuta taşınıyor.

Dünyanın bir köşesinde insanlar terörden, iç savaştan veya açlıktan, yoksulluktan ölürken, can çekişirken zerre kadar vicdanı sızlamayan sözüm ona bu medeni ülkelerde herhangi bir şey olduğunda ise kıyameti koparıyorlar.

Ne diyordu üstad Necip Fazıl Kısakürek, “Bu nasıl bir dünya hikayesi zor”… Amerika’da, Fransa’da, İngiltere’de, İtalya’da bir bomba patlasa, bir terör olayı vuku bulsa ve birkaç kişi bile ölse o ülkelerde günlerce,  haftalarca yas içinde geçiriliyor. Mesela, Amerika’yı sarsan 11 Eylül terör olaylarını ele alalım. Dünyanın süper gücü olarak lanse edilen Amerika’yı derinden sarsan 11 Eylül terör olaylarından sonra Amerika adeta kudurdu.

Devrin ABD Başkanı Bush, “Biz Haçlı savaşı başlatıyoruz” beyanatıyla bir anlamda bu işi Müslümanların üzerine yıkıp, terörün İslam ülkelerinden kaynaklandığını ima edip yepyeni bir dünya düzeninin fitilini ateşledi. Oysa, yukarıda ifade ettiğimiz gibi dünyanın her köşesinde özellikle Ortadoğu’da, Afrika’da, Pakistan’da, Afganistan’da 11 Eylül çapında olmasa bile farklı şekillerde terör olayları yaşanmaya devam ediyor. İnsanlar ölüyor…

Kısaca demek istediğimiz şudur: Terör, tedhiş, ölüm kendilerini sözüm ona medeni olarak yutturan ülkelerde meydana geldiğinde farklı olarak karşımıza çıkarılmakta ve sunulmaktadır. Elbette bunlar inşaların algılarını yöneten, zihinlerini iğdiş eden medya mekanizmalarıyla gerçekleşmektedir.

Kapitalist, emperyalist ve sömürge ile kendilerine refah klanları oluşturan bu ülkeleri “Sadece bizim insanımız değerlidir, dünyanın başka bölgelerinde yaşayanlara ne olursa olsun” algısını bir şekilde zihinlerimize sokuşturmayı başarmışlardır.

Bu algı yönlendirmesine bir örnek daha vermek istiyorum: Amerika’nın alttan alta körüklediği ve yıllarca süren Irak-İran savaşında uluslararası medyanın günlerce ekranlarda, gazetelerde dünyaya servis ettiği çarpıcı bir görüntü vardı: Zifte bulanmış martı… Yerinden kımıldayamayan, zift içinde debelenen bu martı savaşın sembolü olarak zihinlerimize yedirilmişti. Oysa durumun bambaşka bir şey olduğu yıllar sonra anlaşıldı.

Bizlere sunulan martının savaşla ilgisi alakası bile yoktu. İki tankerin çarpıştığı bir kazada, sızan petrollere bulanmış bir martıydı bizlere savaş sembolü olarak yedirilen bu martı.

İnsanların algısı ve bakış açısının nasıl değiştirilebileceğinin en çarpıcı örneğidir bu…. Savaşta ölen insanlar onlar için geri planda, martı ise ön planda… Çelişkiye bakar mısınız?

Yazarın Diğer Yazıları