Bir ülkenin kalkınması; yollarla, binalarla, barajlarla değil, eğitimle olur. Bu hepimizin ağzına pelesenk olmuş ama içi boşaltılmış bir sözdür artık. Çünkü biz eğitimi konuşurken, eğitimciliği unuttuk. Ve daha acısı, eğitimcilik adı altında kendi egolarını büyütüp bunu başarı zannedenlerle doldu okullarımız, kolejlerimiz.
Bugün bir kolej sahibinin, bir "eğitim duayeni"nin hikâyesini yazmak istiyorum. Ama bu bir başarı hikâyesi değil, görünürde öyle sanılsa da. Bu bir "başarı kisvesi altında kaybolmuş bir idealin" hikâyesi.
Evet, ortada yükselen binalar var, tabelası ışıl ışıl kolejler. Dergilerde röportajlar, plaketler, açılış kurdeleleri… Ama içeride ne var? Bir zamanlar “eğitim aşkıyla” yola çıkan bir insanın, kendi kurduğu sistemde yalnızca kendi sözünün geçmesini isteyen bir yöneticiye dönüşmesi. Öğretmenlerin sesine kulak tıkayan, öğrenciyi yalnızca “başarı puanı”yla tanımlayan, okulun duvarlarına asılan fotoğraflarda kendi portresinden başka bir vizyon barındırmayan bir ego abidesi.
Bu yazı kişisel bir hınçla yazılmıyor. Aksine, toplumsal bir yaraya işaret etmek için yazılıyor. Çünkü bu kişi tek değil. Eğitim sektörü, artık yalnızca öğrenciyi değil, “egosunu beslemek isteyen” kariyer sahiplerini de mezun etmeye başladı. Başarı tanımı, idealizm değil “network” oldu. Eğitim, sistem değil “şov” oldu. Kolejler bilgi yuvası değil, vitrin haline geldi.
Kendi kurumunda farklı fikirlere tahammülü olmayan, her eleştiriyi kişisel algılayıp cezaya dönüştüren, öğretmenleri birer hizmet personeline indirgeyen, öğrencilerin başarılarını kendi egosuna yapıştıran bir yönetici… Bu kişi bir eğitimci olabilir mi? Eğitimin öncüsü olmak, yalnızca kolej kurmakla mı mümkün?
Bir okulun kalitesi; sahibinin özgeçmişiyle değil, okulun içindeki solukla ölçülür. Öğrencinin gözündeki merak, öğretmenin sesindeki coşku, yöneticinin alçakgönüllülüğüyle anlaşılır. Gerçek bir eğitimci; en başarılı öğrencisinin bile önüne geçmez. Çünkü o bilir ki esas olan kendi görünürlüğü değil, öğrencisinin parlayan ışığıdır.
Son olarak şunu sormak istiyorum:
Eğitimde kariyer yapmak mı, yoksa eğitimde iz bırakmak mı?
Her kolej kuranı alkışlamayalım.
Önce vicdanına, sonra öğretmenine, sonra öğrencisine nasıl davrandığına bakalım.
Çünkü eğitimde gerçek kariyer, egonun bittiği yerde başlar.