Erkan Akan

Pakistan ve Hindistan Arasındaki Gerilim: İslam Dünyasına Nasıl Bir Ses Getirir? Kudüs'ün Fethine Yardım Eder mi?

Erkan Akan

Tarih boyunca coğrafyalar değişse de hak ile batılın mücadelesi sabittir. Bugün Pakistan ile Hindistan arasında yaşanan gerilim sadece siyasi bir kriz değildir. Bu mesele, İslam dünyasının kalbinde atan ümmet bilincine doğrudan dokunmakta; Kudüs’ün, Keşmir’in ve tüm mazlum coğrafyaların kaderini bir zincirin halkaları gibi birbirine bağlamaktadır.

Keşmir’in Kalbinden Kudüs’e Uzanan Sessiz Çığlık

Pakistan, İslam dünyasında nükleer güce sahip tek devlettir. Bu güç, sadece maddi değil; ümmet bilincinin taşıdığı manevî bir potansiyeldir. Hindistan ile yaşanan her çatışma, Pakistan halkında Kudüs’ü de içine alan bir uyanışı beraberinde getirmektedir. Çünkü orada akan kan, burada bir feryada dönüşür. Kudüs’te yükselen sessizlik, Keşmir'de yankılanan çığlıktır.

Risale-i Nur’da Bediüzzaman Said Nursî bu hakikati şöyle ifade eder:

> “Evet, bu zamanda ehl-i İslâmın en mühim vazifesi, uhuvvet-i İslâmiyeyi temin ve ihtilâfı izale etmektir. Zira düşmanlarımız, cehalet, zaruret ve ihtilaftır.”
(Lem’alar, Yirmi Birinci Lem’a)

 

Keşmir ve Kudüs’ün ortak noktası tam da budur: Düşmanları cehalet, zaruret ve ihtilaftır. Pakistan ve Hindistan arasındaki gerilim, eğer doğru okunursa, İslam dünyası için bir "uyanış sireni" olabilir. Çünkü zulüm yalnızca fiziki işgallerle değil, zihin ve kalplerin parçalanmasıyla da kök salar.

Birlik Olmadan Kudüs Kurtulmaz

Bugün Pakistan’ın Kudüs davasında oynayabileceği rol, yalnızca askeri değil; manevi ve ahlaki liderliktir. İslam ülkeleri, dağınık ve birbirinden habersiz birer ada olmaktan çıkmadıkça Kudüs'ün fethi mümkün değildir. Bediüzzaman, bu birliğe işaret ederken, İslam toplumlarının ancak hakiki bir kardeşlik şuuru ile ayağa kalkabileceğini belirtir:

> “Müslüman, Müslüman’ın kardeşidir; ona zulmetmez, onu düşmana teslim etmez. Kim kardeşinin yardımında olursa, Allah da onun yardımındadır.”
(Hutbe-i Şamiye)

 

Keşmir'de atılan bir taş, Kudüs’te bir sarsıntı doğurabilir. Ve Pakistan'da edilen bir dua, Kudüs’teki bir çocuğun kalbinde umut yeşertebilir. Çünkü dualar, mesafeleri aşar; gönüller birleştikçe sınırlar anlamsızlaşır.

Kudüs İçin Manevî Cihad

Unutulmamalıdır ki Kudüs’ün fethi sadece kılıçla değil, kalemle, dua ile, ilimle ve vahdetle olur. Bediüzzaman’ın “Maddi cihadın vakti geçti; bu zamanda manevî cihad lazımdır” sözü, günümüzün en büyük dersidir. Pakistan gibi ülkelerin yapacağı en büyük katkı, ümmetin ruhunu diri tutmak, uhuvveti canlandırmak ve Kudüs’ün bir iman meselesi olduğunu haykırmaktır.


---

Sonuç Yerine Bir Dua

Pakistan ve Hindistan arasındaki her gerilim, ümmete bir uyanış fırsatı sunmaktadır. Bu fırsat, sadece siyasî değil; imanî ve ahlaki bir dönüşüm vesilesi olmalıdır. Kudüs'ün fethi, belki de Keşmirli bir annenin duasıyla, Pakistanlı bir gencin kalbindeki Kudüs sevdasıyla başlayacaktır. Ve o gün geldiğinde, ümmet sadece bir toprak değil; kendi ruhunu da yeniden fethetmiş olacaktır.

Rabbim, ümmetin dağılmış gönüllerini birleştirsin. Kudüs’ün yollarını Keşmir’in sabrıyla, Pakistan’ın duasıyla açsın. Âmin.


Kaynakça

Said Nursî, Lem’alar, Yirmi Birinci Lem’a.

Said Nursî, Hutbe-i Şamiye.

Kur’an-ı Kerim, Hucurat Suresi, 10. Ayet.

Güncel gelişmeler için: Al Jazeera, Anadolu Ajansı, TRT World arşivleri.

Hazırlayan Erkan Can Akan

Yazarın Diğer Yazıları