Psikoloji, insanı anlama gayreti olarak hem modern bilimlerin hem de İslamî düşüncenin merkezinde yer alır. Ancak her iki yaklaşımın yöntemleri ve gayeleri farklıdır. Modern psikoloji daha çok davranış ve bilinç süreçlerine odaklanırken, İslamî psikoloji insanı ruh-nefis-kalp bütünlüğü içinde ele alır. Bu nedenle, İslam’da psikoloji sadece insanın zihin dünyasına değil, onun ahiret yolculuğuna da yön verir.
1. Nefs Mertebeleri ve Freud’un Kuramı
Sigmund Freud, insan ruhunu üç yapı üzerinden açıklar:
İd: İçgüdüsel arzular, haz prensibi.
Ego: Gerçeklik ilkesine göre id ve süperego arasında denge kurar.
Süperego: Ahlaki değerler ve vicdan.
İslam’daki nefis anlayışı ile Freud’un kuramı arasında dikkat çekici benzerlikler vardır:
Nefs-i emmâre (kötülüğü emreden nefis), Freud’un id yapısına benzer; tamamen dürtüsel, arzulara bağlıdır.
Nefs-i levvâme, Freud’un süperego kavramıyla örtüşür; vicdan muhasebesi yapan, yanlışlarını fark eden bir nefistir.
Nefs-i mutmainne, Freud’un kuramında tam karşılığı olmayan ama ego-ideal kavramına yakın duran, huzura ulaşmış ve dengeli benliktir.
Burada fark şudur: Freud, ruhu biyolojik ve psikoseksüel dürtüler üzerinden okur; İslam ise nefsi ilahî terbiyeyle olgunlaştırır.
2. Nefs ve Jung’un Bilinç-Dışı
Carl Gustav Jung, insanın ruhunu yalnızca kişisel deneyimlerle değil, kolektif bilinç-dışıyla da açıklar. Arketipler, insanlığın ortak hafızasını temsil eder. Tasavvufta ise benzer bir şekilde, insanın iç dünyasının sadece bireysel değil, kozmik bir yönü olduğu anlatılır.
İbn Arabî’nin “insan-ı kâmil” anlayışı, Jung’un “self” kavramına benzer. Jung, self’i bütünlüğün merkezi olarak tanımlar. İbn Arabî ise insan-ı kâmili Allah’ın isimlerinin aynası, ruhsal bütünlüğün zirvesi kabul eder.
3. Nefs Mertebeleri ve Maslow’un İhtiyaçlar Hiyerarşisi
Abraham Maslow, insanın gelişimini beş basamaklı bir ihtiyaçlar piramidiyle açıklamıştır:
1. Fizyolojik ihtiyaçlar
2. Güvenlik
3. Sevgi ve aidiyet
4. Saygı görme
5. Kendini gerçekleştirme
İslam’da nefis terbiyesi de benzer bir yükselişi temsil eder:
Nefs-i emmâre temel arzuların peşindedir (Maslow’un fizyolojik ihtiyaçları).
Nefs-i levvâme güven ve sorumluluk arayışına girer.
Nefs-i mutmainne Allah’a aidiyet hissiyle huzur bulur (Maslow’da sevgi ve aidiyetin ilahî boyutu).
Nefs-i râdiye ve merdıyye saygı ve değer görmenin ötesinde, Allah’ın rızasına ulaşır.
Nefs-i kâmile ise Maslow’un “kendini gerçekleştirme”sinden daha yüce bir hedefe, yani Allah’a kullukta kemale ulaşır.
Maslow’un zirvesi “benliğin tatmini” iken, İslam’da zirve “benliğin Allah’a teslimi”dir.
Duygusal Bir Sonuç
Modern psikoloji, insanı anlamada önemli katkılar sunsa da çoğu zaman ruhun derinliklerine dokunmaz. İslamî psikoloji ise, insana sadece “nasıl mutlu olurum?” sorusunu değil, aynı zamanda “Rabbimin huzuruna hangi halde varırım?” sorusunu da sordurur. Bu, insanı sadece terapi koltuğunda değil, secde halinde de şifa bulan bir varlık kılar.
İşte bu yüzden İslam’da psikoloji, hem bilimsel hem de manevi bir yolculuktur:
Freud’un id’i, Jung’un arketipleri, Maslow’un ihtiyaçları… Hepsi insana dair önemli ipuçlarıdır.
Fakat Kur’an’ın “Ey huzura ermiş nefis!” hitabı, modern psikolojinin ötesinde bir ilahi çağrıdır.
Ve insan, gerçek psikolojik huzuru ancak bu çağrıya kulak vererek bulabilir.
---
Erkan Can Akan
---
Kaynakça
Kur’an-ı Kerim.
Gazâlî, İhyâ-u Ulûmiddîn.
İbn Sînâ, Kitâbü’n-Nefs.
İbn Arabî, Fütûhâtü’l-Mekkiyye.
Malik Badri, The Dilemma of Muslim Psychologists.
Mustafa Merter, Nefs Psikolojisi.
Kemal Sayar, Kalbin Direnişi.
Sigmund Freud, The Ego and the Id.
C. G. Jung, Archetypes and the Collective Unconscious.
Abraham Maslow, Motivation and Personality.