Risale-i Nurlar'a ekleme ve bazı yerlerinin çıkartılması
Gazeteci Yazar Mustafa Kaplan PNY(Paralel Nurculuk) Risale-i Nur neşriyatlarında ekleme ve bazı yerlerinin çıkartılması konusu
Gazeteci Yazar Mustafa Kaplan PNY(Paralel Nurculuk) Risale-i Nur neşriyatlarında ekleme ve bazı yerlerinin çıkartılması konusunda sosyal medya kişsisel sayfasından bazı açıklamalarda bulundu. Okurlarından Mahir Usta adındaki bir kişinin Risale-i Nur hakkındaki araştırmalarına onay vererek şu açıklamaları yaptı;
'Mahir Usta kardeşimiz çok güzel tesbîtlerde bulunmuştur. PNY'nin en büyük ihneti, Rislelere ekleme yapması, ba'zı yerlerini de çıkarmasıdır. Sözler'in arkasına konan Konferans da bu sonradan PNY'nin eklemelerinden birisidir. İnşallah eserleri ben basmaya karar vermişim, duá buyurun.'
İşte Mahir Usta'nın delilleri;
Mahir Usta
16 Mart, 04:27 ·
'KONFERANS'IN RİSLE-İ NÛR'UN BAŞUCU
KİTBI SÖZLER'İN ARKASINDA NE İŞİ VAR??!
Sözler, Risle-i Nûr Külliytının bir şheseri ve Risle-i Nûr okuyucularının da başucu kitabıdır. Üstd bu esere o kadar çok ehemmiyet vermiştir ki, ba'zan Risle-i Nûr Külliytı'nın tammına ve ba'zan da bir kısmına 'Sözler' ismini verir.
Belgelerini de sunduğum üzere;
1. Sözler Yayınevi'nin bastığı el yazması Osmanlıca Sözler 1092. sayfada Üstdın klasik duasıyla bitiyor.
2. Üstandın tashîhinden geçen el yazması Osmanlıca Sözler de 658. sayfada Üstdın klasik duasıyla bitiyor.
3. Kez hatt-ı Hüsrev elyazması Osmanlıca Sözler de 379. sayfada Üstdın klasik duasıyla bitiyor.
Bunların hiç birinin sonunda 'Konferans' diye bir bölüm yok. 'Konferans'ın Latince Sözler'in1 arkasında yer alması noktasında ise Üstdın emir, iş'r ve tensîbini hvî yazılı bir belge de bulunmuyor. Nşirler 'yetkilerini'(!) kullanarak Üstda rağmen 'Konferans' diye bir bölümü eklemişlerdir.
Risle-i Nûr Külliytı'ından Osmanlıca hiçbir orijinal Sözler'de bulunmayan 'KONFERAS'ın Ltince Sözler'in arkasında nasıl yer aldığı hl esrrını koruyor.
Gerek takdîm şekli, gerekse usûl ve ess bakımından ma'lûl bir metnin 'Konferans' adı altında bir oldubittiyle Sözler'in arkasına eklenmesi nşirler arasında nasıl bir şiddetli münkaşa ve kopmaya neden olmuştur?
Üstdın veftından yaklaşık 11 sene önce (Teşrinisni-Kasım 1950) verildiği yazılan Konferans'la ilgili olarak Risle-i Nûr'da Üstda atfen –takdîr, tenkìd, tasvîb, takrîz vb. zımnında- tek bir kelime yoktur. Hlbuki Üstd 8 yaşında bir sabînin yazdığı risleden2 övgü ile bahsetmiş; yazılan herhangi bir metin vey mektûbun hangi kitbın neresinde nasıl konacağını3 yazılı olarak tensîb buyurmuştur. Bunların onlarca mislini Külliyt'ta bulabiliriz.
'ABİLER' ARTIK SÖZ HAKKINI KAYBETTİLER
Bu konuda –'Üstd şöyle dedi, böyle emretti' gibi- 'abiler'in beynları ise geçersizdir. Kendilerine neşriyt husûsunda verilen sınırlı yetkiyi –Barla Lhikasına sonradan 200 sahifelik mektûb eklemek gibi- suisti'ml etmişler, Rislelerde yaptıkları –hepsi ehl-i dallet olan Nasr ve Ehl-i Kitbın başına 'bir kısım' ve 'ba'zı' kelimelerini eklemek gibi- keyfî değişikliklerle bu yetkiyi hoyratça kullanmışlardır. Üstdın üzerlerini çizerek 'Bunları neşretmeyin' dediği siysî konjonktürel mektupları -1968'de Adlet Partisi'ne destek olmak için- re'sen Emirdağ Lhikasına ekleyen 'abi' ile buna ses çıkarmayan cümle 'abiler' Risle-i Nûr hakkında söz söyleme hakkını kaybetmişlerdir.
Üstdın İstanbul Akşehir Palas Oteli'nde göz göre göre zehirlenmesine engel olamayan; Üstadın adına vekletnme düzenleyip onun yerine imz atıp parmak basan; Üstdın orijinal kitblarını ve vasiyetnmelerini tahrîf eden vey bu tahrîfta göz yuman 'abiler' hangi yüzle Nurcularla Üstdı ve Risle-i Nûr Külliytı'nı temsîl edebilirler?
İnsf ve vicdndan yoksun olanlara ne deseniz kr etmez. Ehl-i vicdn ve insfı biraz zamn ayırıp aşağıdaki linkleri okumaya ve bu çalışmayı sabırla incelemeye da'vet ediyorum:
https://www.facebook.com/626608425/videos/10158857595083426/
https://m.facebook.com/story.php...
https://m.facebook.com/story.php...
https://m.facebook.com/story.php?story_fbid=2535926110037875&id=100008615316447
https://www.facebook.com/mahir.usta.944/posts/2527229567574196
'KONFERANS' DEĞİL SIRADAN BİR TAKRÎR
Evet, Ltince bütün Sözler'in sonunda bir tkdîmle 'Konferans' başlıklı bir bölüm var: 'Teşrin-i Sni 1950'de Ankara Üniversitesinde profesör ve meb'uslarımız ve Pakistanlı misafirlerimiz ve muhtelif fakülte talebelerinin huzurunda, Fakülte Mescidinde gece yarısına kadar devam eden bir mecliste verilen ve büyük bir alka ve ehemmiyetle dinlenmiş olan bir konferanstır.'4
Buna göre 'Konferans'a çok sayıda profesör, milletvekili, Pakistanlı misfirler ve üniversite öğrencileri katılmış. 'Konferans Fakülte Mescidinde gece yarısına kadar büyük bir alkayla devm etmiş.' Aşağıda belgelerini vereceğimiz şekilde sıradan bir toplantıya yukarıda belirtilen dört gruptan sdece birer kişi iştirk etmiştir. Bunların sonuna eklenen 'ler' takısı ile sayı şişirilmiştir.
KATILANLARIN SAYILARI SDECE 5 KİŞİ
Ömer Özcan'a konuyla alkalı olarak konuşan Abdullah Yeğin,-aşağıdaki linkte yer aldığı üzere- Zübeyr Gündüzalp dhil toplantıya katılanların sayısının toplam 5 kişi olduğunu, diğer 4 kişiden birinin kendisi, birinin DP Isparta Milletvekili Dr. Tahsin Tola, birinin Pakistan Büyükelçiliğinden Şir Ahmed ve 5. kişinin de Nazif Çelebi'nin kardeşi Profesör Münip Çelebi olduğunu beyn eder.
Ömer Özcan katıldığı bir sosyal medya pltformunda aşağıdaki linkteki bilgileri te'yîd etmiş, ortada verilen bir konferans olmadığını beynla derse katılanların 5 kişinin isimlerini teşhis etmiştir.
https://www.kastamonur.com/abdullah-agabeyle-yapilan-en.../
Abdullah Yeğin yukarıdaki linkte yer alan röportajında zevhiri kurtarmak üzere bu toplantıdan 'Konferans' diye bahsetse de ess konunun DERS olduğunu şöyle açıklıyor:
'1949-50'ye kadar yani üniversitede hem okuduk hem de dindar talebelerle beraber fakültenin mescitlerinde Risale-i Nur dersi yapıyoruz. 'Nurculuk' demiyoruz, 'dini konular bahsi var diyoruz' çağırıyoruz. Bir gün Zübeyir abi geldi. Yüksek Ziraat Mühendisliğinin mescidinde bir konferans verdi. Zemin katta genişçe bir mescitti, konferansa mebuslardan, profesörlerden kimseler de gelmişti. Demokrat Parti zamanıydı o zaman 1950. Bir DERS okudu Risale-i Nur'dan hazırlamış biz o zaman tanıdık Zübeyir ağabeyi.'
'Kim davet etmişti Zübeyir ağabeyi? Hatırlıyor musunuz?'
'Yok hatırlamıyorum. Ya Üstad göndermişti ya da kendisi gelmişti. Bu konferans yankı yapmıştı, duyulmuştu, herkes 'Üniversite'de DERS yapılıyor' diyordu.'
Görüldüğü üzere toplantının tek öğrenci katılımcısı Abdullah Yeğin'in bile böyle bir toplantıdan haberi yok. Konuşmacıyı tanımıyor ve onun Ziraat Fakültesi Mescidine nasıl geldiğini bilmiyor. Daha sonra yıllarca beraber oldukları Zübeyr Gündüzalp'ten bahse konu 'Konferans'ın ayrıntılarını sorma ihtiycını hissetmiyor.
Ayrıca 'Konferans' diye takdîm edilen, ancak 5 kişinin iştiraki ile Ziraat Fakültesinin Mescidinde yapılan sıradan bir toplantı için Ankara Üniversitesi Rektörlüğü ile Zirat Fakültesi Dekanlığının herhangi bir izin, öğretim üyeleri ile –o gün Üniversite talebesi olan Abdullah Yeğin'in de beyn ettiği gibi- öğrenciler için bir katılım da'vetiyesi yoktur.
Öte yandan 26 sayfalık bir metnin okunmasından ibaret olan toplantının gece yarısına kadar sürmesi mümkün değildir. Normal bir okuyuşla adı geçen 26 sayfalık metnin okunması taş çatlasa (26x3=78) 1 saat 18 dakìka sürer. Demek, işin takdîmi daha baştan sakat.
ÎZHA KARŞI AMA 26 SAYFALIK ÎZH VE ŞERH YAPMIŞ!!!!
Sözler kitbının sonuna eklenen metni dikkatle incelediğimizde bunun Üstd ve hakikat-ı hl ile çeliştiğini ve çatıştığını, Nurculuk àlemine çok büyük zarrlar verdiğini müşhede etmekteyiz. Şöyle ki:
https://m.facebook.com/story.php?story_fbid=2557244824572670&id=100008615316447
Yukarıdaki linkte de görüleceği üzere, Üstd eserlerinin muhtelif ve müteaddid yerlerinde 1948'de görevinin bittiğini, ancak Rislelerde îzha muhtaç mübhem ve muğlak kalan kısımların bulunması hasebiyle talebelerinin görevlerinin hşiye, tahşiye, beyn, îzh, tafsîl, tefsîr, tanzîm, tertîb, isbt, tafsîl, tashîh, şerh ve ta'lîmle eksik kalan kısımları da te'lîf ve tekmîlle devm edeceğini belirtiyor.
Kez ehl-i medrese ve hocaların5 Risle-i Nûr hizmetlerinde önemli yerleri olduğunun altını çiziyor.
Risle-i Nûr'un ne kelm ve felsefe mesleği gibi sırf akıl ve ne de tasavvuf mesleği gibi sırf kalb ayağıyla hareket ettiğini, belki kalbin kumandanlığında akıl ve sir letàifin asker gibi elele vermesiyle evc-i kemlta uçan bir Sahbe Mesleği çığırı6 açtığının üzerinde basa basa durur.
Durum bu muvcehede iken; Zübeyr Gündüzalp 'Konferans'ta şöyle diyor:
'Bedîüzzaman, bir Nur talebesine Risle-i Nur'dan ba'zan okuyuvermek lûtfunu bahşederken ÎZH ETMİYOR, diyor ki: 'Risle-i Nur, imanî meseleleri lüzûmu derecesinde îzh etmiş. Risle-i Nûr'un hocası, Risle-i Nûr'dur. Risle-i Nûr, başkalarından ders almaya ihtiyaç bırakmıyor. Herkes isti'ddı nisbetinde kendi kendine istifde eder. Aklınız herbir meseleyi tm anlamasa da, rûh, kalb ve vicdnınız hissesini alır. Ne kadar istifde etseniz, büyük bir kazançtır.'7
Külliyt'ta 'Risle-i Nûr'un hocası, Risle-i Nur'dur' diye Üstda id bir beyn ve cümle yoktur. Bu ifde Zübeyir Gündüzalp'e àiddir. Sözüne kuvvet kazandırmak için Üstda izfe etmiştir.
'Aklınız herbir meseleyi tam anlamasa da, ruh, kalb ve vicdnınız hissesini alır. Ne kadar istifde etseniz, büyük bir kazançtır' ifdesi ile akıl ibtl ediliyor. Bu tarz, akıl ve kalb ayağıyla müştereken hareket eden Sahbe mesleğinden ziyde aklı iptl edip kalbi ess alan tasavvuf mesleğine bir terğîb ve teşvìktir.
Öte yandan, Üstda rağmen Risle-i Nûr'un îzh, şerh ve beynına karşı çıkan Zübeyr Gündüzalp'in kaleme aldığı 26 sayfalık 'Konferans' bal gibi bir îzh, tafsÎl, beyn, şerh ve tahşiye değil midir? O ki, Risle-i Nûr'da her şey vardır. Öyle ise böylesine uzun bir şerh ve îzhane ne gerek vardı? Okuyucular Konferans'ta anlatılan şey'leri ilgili yerlerde bulup rahatlıkla okuyabilirlerdi.
EHL-İ MEDRESE HOCALAR NASIL KÜSTÜRÜLDÜ?
'Bir limin yüksek bir ilmi olabilir, fakat Risle-i Nûr'u cemate okurken tafsîlta girişip eski m'lûmtlarıyla açıklarsa, bu îzhtı, Risle-i Nûr'un beyn ettiği, asrımızın fehmine uygun ve ihtiycına tm cevb veren hakìkatların anlaşılmasında ve te'sîrtında ve Risle-i Nûr'un mhiyetinin derkine bir perde olabilir. Bunun için, ba'zı lûgatların ma'nlarını söyleyerek aynen okumak daha müessir ve daha efdaldir.
'İstanbul Üniversitesi'ndeki kardeşlerimiz de böyle okuyorlar. Biz de hulsaten deriz ki: Risle-i Nûr, gàyet fasîh ve vecîzdir. Sözün kıymeti, îczındadır, kısalığındadır. Bir mes'ele-i îmniye ve Kur'niye, umûma ders verilirken, mücmel olarak tedrîsinde, daha fazla istifza ve istifde vardır.'8
Bu ifdede 1400 yıllık terküm eden ve çoğu Kur'n ve Hadîsten muktebes kütüb-i İslmiyedeki ilimleri toptan red vardır. Ayrıca îzh, beyn, tafsîl, şerh ve ta'lîm noktasında Üstda muhàlefet eden Zübeyr Gündüzalp, cmia içinde 'oku geç usûlünü' te'sîs etmiş, aklı iptlle Risle-i Nûr'da inkişfın önünü kapatmış; ezber, htır, mektûb ve müdfaa Nurculuğunun önünü açmıştır.
Kendisine 'son mutlak vekîl' dedirten Hüsnü Bayramoğlu -aradan 71 yıl geçmesine rağmen tek kelime etmeden- aynı 'oku geç' Nurculuğuna devm ediyor. 'Îzh ve şerh sadedinde' sağa sola saldırıyor, kırıyor, döküyor ve hakàretler savuruyor.
Daha 1950'de doğru dürüst ders ve medresenin olmadığı bir zamn ve zeminde Risle-i Nûr'un gerçek shipleri olan ehl-i medrese hocalarını9 btıl ve İsriliyt fikirleriyle Risle-i Nûr'a perde olan potansiyel bir tehlike ve Risle-i Nûr'ların anlaşılmasına bir engel olarak lanse etmiştir. Bu yüzden bu tifeyi dinleyen milyonlar Risle-i Nûr ve Üstd ile aralarına mesfe koymuşlardır.
Ayrıca iş chil cühelnın elinde kalmıştır. Bunun mücessem misli Risle-i Nûr'da yapılan tahrîftı chilllerin fark edemeyişi ve Mesnevî-i Nûriye'de bir bölüm başlığının 'şeytanın bir ismi anlamına' gelen 'HUBB' olarak hlen devm etmesidir. Doğrusu –aşağıdaki linkte ortaya konulduğu üzere- içi hava dolu su kabarcığı, çise ve şebnem anlamında 'HABB'dır:
https://m.facebook.com/story.php?story_fbid=2547221048908381&id=100008615316447
Bugün Risle-i Nûr'ların toplumdan soyutlanmış olarak dar bir alanda sıkışıp kalması ile bu alanda uzman ve ufku açık kişilerin yetişememesinde Sözler'in sonuna eklenen 'Konferans'ın çok ama çok önemli bir rolü olmuştur.
ÜSTDA REV GÖRÜLEN FELSEFE MESLEĞİ
Zübeyir Gündüzalp'in bu metinde önemli yanlışlarından birisi de Üstdın bir felsefe mesleği olan 'pozitivizm'i ess aldığını iddià etmesidir:
'Beşincisi: Müfessirin Kur'n ve îmn hakìkatlarını, cerh edilmez delîl ve hüccetlerle isbt ederek tedrîs etmesi. Yani, pozitivizmi (ispatiyecilik) bir ess ittihaz etmiş olması...'10
Zübeyr Gündüzalp'in, Üstdına rev gördüğü btıl felsefe mesleğinin nasıl bir merdûd yol olduğunu Nurcu bir kaynaktan özetleyeceğim. Konuyu 'Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Büyük Lügat'tan aktaracağım. Rüştü Tafral ve bekr genç arkadaşlarınca hazırlanıp Abdullah Yeğin imzsıyla basılan 'Yeni Lügat' genişletilerek Abdullah Yeğin, Abdülkadir Badıllı, Hekimoğlu İsmil, İlham Çalım ve İttihad İlmî Araştırma Hey'eti [ya'nî Rüştü Tafral] tarafından 'Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Büyük Lügat' adıyla yeniden basılmıştır.
Lügatın 'pozitivizm' maddesinde şunlar yazılı: Hakìkatın yalnız tecrübe ve müşhede ile vkıalara istinaden tm olarak bilineceği iddiàsında olan felsefe sistemi. (Bak: İsbtiyecilik)
'İSBTİYECİLİK: Bu felsefe nazariyesine göre, isbt yolu ile yakìn, şüphesiz bilginin elde edilmesi, tecrübelerle, müşhedelerle ve vkıalara istinden mümkün olacağı iddia edilir….'
Bu iddianın doğru olmadığı Mesnevî-i Nûriye'den yapılan bir nakille çürütülüyor. Felsefecilerin akıllarının gözlerinde olduğu, böylesine kör bir gözün kalb ve rûhun gördüklerini göremeyeceği belirtiliyor.
Konu buradan 'RASYONALİZM'e havle ediliyor. Bu mefhum için 'Akliyecilik. Her şeyin yalnız akıl ile halledileceğini iddià eden felfesefi görüş' deniyor ve Risle-i Nûr'dan uzunca bir nakille pozitivizm reddediliyor.
Bu maddeden de 'FELSEFE'ye havle yapılıyor. Burada da pozitivizmin felsefecilerin nasıl btıl bir mesleği olduğuna vurgu yapılarak, bu görüş yine Risle-i Nûr'dan yapılan bir nakille çürütülüyor.
İşte Zübeyr Gündüzalp, Üstd Bedîüzzamn'ın bozuk bir felsefe mesleğini ess aldığını söylemekle büyük bir hat ve yanlışın içine düşmüş ve Nurcuları da düşürmüştür.
KONFERANS RİSLE-İ NÛR'DAN MA'DÛD DEĞİLDİR
1950 Kasım ayında sıradan bir ders ve takrîr olan metne 'KONFERANS' deniyor. 1957'de Ankara Ayyıldız Matbaasında 81 sayfa olarak basılan KONFERANS'ta ayrıca Ezher Üniversitesi öğrencilerin sordukları suàllere verilen cevblarla ba'zı takrîzler ve mektûblara da yer verilmiş.
Kitb 26. sayfaya kadar 'Konferans', 35. sayfaya kadar bir kısım talebelerin Camiü'l-Ezher öğrencilerine gönderdikleri mektûb, 47. sayfaya kadar merhûm Hasan Feyzi'nin Üstd ve Risle-i Nûr hakkındaki şhne medhiyesi ile bir şiiri, 52. sayfaya kadar Hafız Ali'nin şiirleri, 53. sayfada Hacı Hulûsî Beyin bir şiiri, 79. sayfaya kadar Hüsrev Efendinin (Altınbaşak) Üstdına yazdığı mektûblar, Dr. Mustafa Ramazanoğlu'nun mektûbu, Ahmed Feyzi'nin mektûbu, Mehmed Kayalar'ın Diyarbakır Ağır Cez Mahkemesinde yaptığı müdfaa, Emirdağ Demokratlarının devlet makàmlarına verdikleri dilekçe, Üstdın Menderes'e yazdığı bir mektûbu ile siysetle alkalı ikinci bir mektubu, Üstadın Reisicumhur ve Başvekîle yazdığı mektûbları yer almaktadır. Kitb 80. sayfada fihristle bitmektedir.
Kitbın kapağında 'Risle-i Nûr Külliytından' yazmıyor. Sonunda da Üstdın klasik dusı yoktur. Hlbuki yukarıda ismi geçen zevtın mektûp, yazı ve şiirlerinin geçtiği kitbların hepsini kapağında 'Risle-i Nûr Külliytından' yazar. Sonlarında da Üstdın dusı vardır.
Üstd ayrıca yapılan bu çalışma için herhangi bir takrîzde de bulunmamıştır. Kalıbımı basarım ki, eğer Üstdın haberi olsaydı, sıradan bir toplantıyı şişirip 'konferans' diyen, ehl-i medrese hocaları küstüren, 1400 yıllık kütüb-i İslmiyeyi dışlayan, îzh ve şerhe karşı çıkan, kendisine btıl bir felsefe mesleği olan 'pozitivizm'i rev gören özensiz ve sıradan bir metnin iğreti olarak başucu kitabının sonuna konmasına kesinlikle izin vermezdi.
Dolayısıyla her bakımdan müblağa unsuru ile şişirilmiş 'Konferans' Risle-i Nûr'dan ma'dûd değildir. Sus payı, rüşvet-i kalem ve bir ihzariye kabilinden cmia içinde sevilen ve sayılan zevtın mektûb şiir ve yazılarının da Konferans kitapçığında yer almasının sırrı çok geçmeden anlaşılacaktır.
'Konferans' adı altında eğreti bir metnin Ltince Sözler kitabının sonuna eklenmesiyle alkalı olarak şehir efsnesi kabilinden Necmeddin Şahiner ile Abdülkadir Badıllı'nın mücerred beynlarının ise ilmî bir değeri ve cmiayı bağlayıcı bir tarafı yoktur. Üstdın 'Benim eksik bıraktığım vey kafanıza takılan bir konuda Necmeddin Şahiner'le Abdülkadir Badıllı'yı dinleyin' diye de bir vasiyeti bulunmamaktadır. Bunlar durumdan kendilerine vazîfe çıkarmışlardır.
ŞAHİNER GÖRMEDİĞİ BİR OLAYA ŞAHİTLİK YAPIYOR
https://sorularlarisale.com/sozler-kitabinin-arkasinda...
Yukarıdaki linkte yer aldığı üzere, Sözler'in sonuna eklenen 'Konferans' ile ilgili olarak Necmeddin Şahiner'e sorulan soru ve alınan cevb şöyledir:
'Sözler kitbının arkasında, Zübeyir Gündüzalp Ağabey'in verdiği konferans var. Bu konferans Üstd'ın zamnında mı yapılıp kitbın arkasına konmuştur? Yoksa Üstat'tan sonra mı yapılmış ve külliyata konmuştur?'
'Cevap: Değerli Kardeşimiz;
'1950 tarihinin son baharında, Ankara Üniversitesi'nin mescidinde Zübeyir Ağabey tarafından verilmiş olan bu konferans, Üstdımızın tensîbiyle Külliyt'a konmuştur. Şöyle ki;
'Bu konferansın asıl metni, Üstd'ın eline geçer, Üstd metni okur. Zübeyir Ağabey geldiğinde, Üstd kendisine, 'Bu metni kim yazdı?' diye sorar. Zübeyir Ağabey cevb olarak, 'Üstadım, Ankara'lı bir Nûr talebesi yazdı' der. Bunun üzerine Üstadımız, 'Hayır hayır, bunu Risle-i Nûr'un bir kurmayı yazmıştır' der ve Külliyt'a eklenmesini ister.'
'Not: Bu bilgiler, Necmeddin Şahiner ile yapılan bir telefon görüşmesi ile elde edilmiştir. Selam ve dua ile...'
1957'de henüz 14 yaşında, aynı zamanda Üstdı görmemiş, Gazianteb'in toy bir delikanlısı Necmeddin Şahiner –kimseyi şahit göstermeden- sanki olaya bizzat şhit olmuş gibi anlatıyor. Nurcular da bunu bir güzel yiyor. Kardeşim sen daha 14 yaşındasın. Bunu kimden duydun da bir 'otorite' gibi bol keseden atıyorsun?
ABDÜLKADİR BADILLI DA ŞAHİNER'İN YOLUNDAN GİDİYOR
Öte yandan Abdülkadir Badıllı da ölümünden beş yıl sonra Köprü Dergisinde11 yayınlanan uzun yazısının bir yerinde bilmiş bilmiş atıp tutuyor. Sanki kendisi bizzat neşriytın başında ve olaya şahit olmuş gibi ceffelkalem 'Üstd Sözler mecmuasını hiçbir tasarruf yapmadan, olduğu gibi [Latince] neşrettirdi. Yalnız hirine 'Konferans'ı ilve etti' deyiveriyor.
Abdülkadir Badıllı da 1936 doğumlu ve Rislelerin Latince ağırlıklı olarak basıldığı 1956-1957-1958'li yıllarda neşir merkezinden uzak Urfa'da ve 20 yaşlarında henüz toy bir delikanlıdır. Neye göre dili geçmiş zamnla 'Üstd Sözler mecmuasını hiçbir tasarruf yapmadan, olduğu gibi neşrettirdi. Yalnız hirine 'Konferans'ı ilave etti' diyebiliyor? Haydi, o dedi. Nurcular niçin 'Ağabey senin pozisyonun ve yaşın buna müsid değil. Bu bilgiye nasıl ve nereden ulaştın? Üstd nden diğer mektûb ve yazılar gibi Konferans'tan bahsetmemiş?' demiyorlar, diyemiyorlar.
KONFERANS ÜZERİNE CEYLAN ÇALIŞKAN'IN FEVERNI
Şimdi bu tesbît ve yorumlardan sonra, 'Konferans, Üstdın tasvîbiyle Sözler'in sonuna eklendi' tezini çürüten olaylar silsilesine geçelim.
Zübeyr Gündüzalp'in kaleme aldığı uzun yazı, 'Konferans' adı altında Sözler'in sonunda yayınlandığında, yine Üstdın Hizmetkrlarından ve olaylara bütün teferrut ve incelikleriyle vkıf olan Ceylan Çalışkan'ın tepkisini çekmiştir. Şyet bu ilve usulüne uygun olarak Üstd'ın bilgisi dhilinde Sözler'in arkasına konsaydı, buna Ceylan Çalışkan hiç i'tirz ederbilir miydi?
Konferans'ın Sözler'in sonuna eklenmesi, takdîm şekli ve muhtevsıyla alkalı olarak Ceylan Çalışkan'ın hazmedemediği, içine sindiremediği unsurlar olmalı ki, nşirlerle ciddî anlamda tartışıp Risle-i Nûr'un hizmet merkezi Ankara'dan uzaklaşmıştır. Devreye Üstad Hazretleri girerek arayı bulmuş ve hizmetkrlarını barıştırmıştır. Ancak 'Konferans' Sözler'in arkasında basılmış olduğundan o n için herhangi bir şey yapılamamıştır.
Zaten çok geçmeden Üstd (ra) Hazretleri 23 Mart 1960'da veft etmiştir. Üstdın veftından 3 sene sonra da 1963 yılı Ağustos ayında Ceylan Çalışkan bir İngilizin karıştığı şibeli bir trafik kazsı neticesi irtihl-i dr-ı beka eylemiştir. Rabbüllemîn bütün veft eden mü'min kardeşlerimizi rahmetiyle yarlığasın ve meknlarını Cennetülfirdevs eylesin. Amin.
Bu kavga cmiadan ustaca gizlenmiş ve Konferans da Sözler'in arkasında basılmaya ve basılı olduğu eserden daha çok okunmaya devm etmiştir ve dahî etmektedir.
NETÎCE:
1. 'Konferans' konferans şeklinde verilmedi, Rektörlük ve Dekanlıktan habersiz bir meknda ve sıradan bir sohbetten ve toplantıdan ibrettir.
2. Dinleyiciler Abdullah Yeğin'in söylediklerine göre 1. kendisi, 2. Prof. Münif Çelebi, 3. DP Isparta Milletvekili Dr. Tahsin Tola ve 4. Pakistan Büyükelçiliğinden Şir Ahmet isimli bir şahıstan ibrettir. Dünyda dört kişinin iştirki ile yapılmış bir konferans yoktur.
3. Muhtevsı i'tibrıyle de tartışmalı olan 'Konferas'ın Sözler'in arkasına nasıl konduğu ve Ceylan Çalışkan'ın bu yüzden nşirler ile tartışıp hizmet merkezinden ayrılması ise hl esrrını koruyor.
4. Dolayısıyla 'Konferans'ın Risle-i Nûr talebelerini ve ümmet-i Muhammedi bağlayıcı bir tarafı yoktur.
5. Binenaleyh Risle-i Nûr'dan ma'dûd olmayan ve yanlışlarla dolu bu iğreti metnin Sözler'den bir an evvel çıkarılması gerekmektedir.
--------------------------------
1. Bedîüzzamn Said Nursî, Sözler, s.747.
2. Bedîüzzamn Said Nursî, Emirdağ Lhikası-I, s. 42.
3. Bedîüzzamn Said Nursî, Emirdağ Lhikası-I, s. 27, 147, 229. Emirdağ Lhikası-ll, s. 210, 214….
4. Bedîüzzamn Said Nursî, Sözler, s.747.
5. Bedîüzzamn Said Nursî, As-yı Mûus, s.6.
6. Bedîüzzamn Said Nursî, Sözler, 27. Söz'ün Zeyli, s. 495.
7. a.g.e, s. 772.
8. a.g.e, s. 772.
9. Bedîüzzamn Said Nursî, As-yı Mûus, s.6.
10. Bedîüzzamn Said Nursî, Sözler, s.751.
11. 142 sayı ve Ocak-Şubat-Mart-Nisan 2019 trihli Köprü, s.135.
Gazeteci Yazar Mustafa Kaplan ayrıca Yeni Asya Gazetesinin manşetini de eleştirerek; 'Bu álem vahy ile felsefenin mücdelesi için kurulmuş, ebedî álemdeki netîce bu mücdelede yer alınan tarafa göre olacaktır. Biz Müslümanlar vahyi seçmişiz. Vahyin sosyal sistemi 'şerîat' ile sbitken, her zeminde farklılık arz eden felsefenin sosyal sistemi şimdi 'demokrasi' ile ifde ediliyor.
61 sene önce ebedî áleme intikál eden Bedîuzzamn Hazretleri bütün ömrünü vahyin yolunda harcamış bir İslm kahramnıdır, eserleri ortadadır. Onun yolunda gözükerek Paralel Nurculuk akımını kuranlar ise vahyi terk ederek felsefe yoluna girdiler. Yıllarca bizi de aldatan bu PNY'nin prototipi, Fetö durağına park eden Yeni Asya gazetesidir ve işte bugünkü manşeti.
Y Rab, şhid ol ben vahyin yanındayım, felsefeyi reddediyorum! Benim Üstdım sapına kadar şerîatçı idi, ben de onun gibi inanıyorum. Felsefe şkirdlerini iki cihnda da reddediyorum. Şerîat kahramnı Üstdımı rahmetle yd ediyorum.' dedi.