Okumuyoruz Çünkü
Her yaşın verdiği cevap çok farklı. Bazı gençlerimize göre Ne var ki okumaya değecek? Okursak başımız göğe mi erecek? Kaç okumuşu cebimizden çıkarırız evelallah!.. Kitap insanin kafasını bozuyor... Delikanlılığı bilmek yeter, gerisi 'fasarya'... Okumuşl
Her yaşın verdiği cevap çok farklı. Bazı gençlerimize göre ; Ne var ki okumaya değecek? Okursak başımız göğe mi erecek? Kaç okumuşu cebimizden çıkarırız evelallah!.. Kitap insanin kafasını bozuyor... Delikanlılığı bilmek yeter, gerisi 'fasarya'... Okumuşları görüyoruz çoğu borç içinde... Mangır yoksa okumuşsun ne olacak? Gibi buna benzer birçok cevap. Yetişkin ve evli olan insanlarımız ise; Kirayı düşünmekten, ne okumaya kalksam bir türlü kafama girmiyor.. Bakkalla fırıncı kaç kitap okuduğunu sormuyor... Okuyarak su-elektrik paralarını ve bakkala borçları ödeyemem gibi… Alınan cevaplara bakılacak olursak tek suçlu biz değiliz dercesine ekonomik durumlar sebep gösterilmiş bazısında ama bu bir okumamaya gösterilen gerekçe değil. Ya da her şeyi biliyoruz hesabı. Bir taraftan da baktığımız zaman 60-80 yaş arası amca ve ninelerimiz okumak için yaşlarına rağmen bir harf bir harftir diyerekten okuma çabası gösteriyor buda düşündürücü tabi. Şuan ki okuma sıralamasına bakacak olursak 100 kişiden sadece 4'ü kitap okuyormuş istatistikler böyle söylüyor. Maalesef Türkiye'de ihtiyaç malzemeleri sıralamasında kitaplar 235. Sırada yer almaktadır. Türk çocukları kitap okuma konusunda çoğu Afrika Ülkelerinin gerisinde kalmış durumdadır. Japonya'da toplumun % 14 ü, Amerika'da % 12 si, İngiltere'de ve Fransa'da %21i düzenli kitap okurken Türkiye 'de yalnız 10.000 kişide 1 kişi düzenli kitap okuyor. Dünya'da ki en iyi 500 üniversite sıralamasında Türkiye 'de ki üniversiteler yine en son sıralarda yer almaktadır. Türkiye'deki kahvehane ve kütüphane sayılarının kıyaslaması şöyledir; Kütüphane sayısı: 1.412Kahvehane sayısı: 570.000 Buna göre 49.000 kişiye bir kütüphane düşerken, 122 kişiye bir kahvehane düşmektedir. Hayatımızı sürdürmek, kendimizi geliştirmek yeni bilgiler öğrenerek kendimizi beslemek için okumak diyorum. Okuyan insanlara bazen ön yargılı davranılmıyor değil hanı. Hatta ve hatta lakap bile takıyorlar; 'İnek' , benim bildiğim inek etinden ve sütünden faydalandığımız bir hayvan. Ağzı var dili yok işte. Bu ismi hayvanın özelliğine bakılarak insan üzerinde yakıştırma yapıyorlar onu da anlamış değilim hani. İnternet yazılarına bakıyorum forum sitelerine giriyorum okumakla ilgili karşılaştığım konuların bir kısmı beni hüsrana uğratıyor. Okumayı basite alan; okumuyoruz çünkü diye sıralanmış olan yukarıdaki mazeretlerin eksiği yok fazlası var adeta. Okumak derken burada yanlış anlaşılmak istemem altını çizerek söylüyorum kitap okumaktan bahsediyorum, o kadar gerideyiz ki yazmış bir arkadaş 'okumayı sevmiyorum, geçenlerde elime 'Suç ve Ceza' kitabını aldım. 6-7 sayfa okuduktan sonra bıraktım. Zevk alamıyorum yaa' demiş ve sonuna kahkaha atarcasına gülcükler koymuş. Bunu yapan üniversiteli bir arkadaş... Sorsam neden üniversite okuyorsun diye alacağım cevap aynen şu olacak; 'diploma alayım yeter' maksat üniversite mezunu olmak. Tabii sonrasını düşünemiyor arkadaş neden çünkü okumakta gözü yok ki! Kendine faydası olmayan topluma ne gibi bir fayda sağlar… Asıl ben gülüyorum sana kahkahalarla ama acıyarak yazık! . Kitap okumaya her zaman gerek var ve her zaman da gerek olacak. İnternet bilim sanat v.b kitaplar sayesinde, insanların yapıp ettiklerini yazmaları başkalarının da bunları geliştirmeleri okumaları sayesinde gelişti. İnterneti bilgisayarı geliştirenler kitaplar olmasaydı yukardan vahiy gelerek mi bilgileneceklerdi? Bu devirdeki insanların şu anda yaptığı ne varsa ben birçoğuna karşıyım. Bana eskiler tamamen doğru geliyor. Yenilerin işi bitik... Nerde eski antik çağlardaki filozoflar, simyacılar, bilim adamları... Eğitim özgür oralarda. Şimdiki bilim adamları bile taraflı bilim yapıyorlar. Objektif değiller. Montesguieu , 'Çeyrek saatlik bir okumanın gideremediği bir üzüntüm olmamıştır.'diyor. Okumanın insanları bilinçlendirdiğini ve dinlendirdiğini vurgulamak istiyor. Dinlenirken hem de bilgi sahibi olmak, insanlara çok şey kazandıracaktır. Büyük Önder Atatürk ,'Bir ülkede okumaya karşı istek artmadıkça, aymazlık ve yıkım artar.' derken; okumanın, okuma alışkanlığının toplumların gelişmesinde, çağdaş değerlere ulaşmada en önemli etkenlerden birincisi olduğunu belirtmek istemiştir. F.Kafka,'İnsanı ısıran kitaplar okumalıyız; çünkü okuduğumuz kitap bir yumruk indirerek bizi uyarmıyorsa, işe yaramaz.' diyerek; okuyacağımız kitapları iyi seçmemiz gerektiğini, zamanın süzgecinden geçen, doğru, yararlı, yeterli olduğu, zaman içinde anlaşılmış, eleştirisi yapılmış kitaplar olmalıdır, diyor. 'Kitapsız yaşamak kör, sağır, dilsiz yaşamaktır.' diyen Seneca, kitaplardan uzak bir yaşamın, kitapsız bir yaşamın nasıl bir yaşam olduğunu vurguluyor. Yaşadığımız toplumda da kör, sağır , dilsiz yaşamların çok olduğu bir gerçek. Ünlü yazarların kitapları bile çok baskı yapamıyor. Korsan yayınlar konusu ise ayrı bir yara. Ünlü yazarların kitapları bile çok baskı yapamıyor. Korsan yayınlar konusu ise ayrı bir yara. Kitabın ve okumanın yaygınlaştırılması için kütüphane ve kitaplıkların, güncel kitap ve dergilerle zenginleştirilmesi gerekiyor. Daha çok insana kitap okutabilmek için yerel yönetimlere de görev düşüyor. Son olarak yazımı Büyük Önder Atatürk ve hizmetinde çalışan Cemal Granada ile arasında gecen bir diyalogla kapatmak istiyorum. Sanıyorum okumak için Bu yeterli i cevap. Atatürk'ün hizmetinde bulunanlardan Cemal Granada Atatürk'le Vasıf Çınar arasında geçen bir konuşmayı anlatırken; O'ndaki okuma alışkanlığının çocuk yaşlarında kazanıldığında belirler: Boş zamanlarında Atatürk'ün elinden tarihle ilgili kitapların düşmediğini hatırlarım. Bir gün yine Atatürk tarihle ilgili kalın bir kitap okuyordu. Öylesine dalmıştı ki çevresini görecek hali yoktu. Bir sürü yurt meselesi dururken Devlet Başkanının kendini tarihe vermesi Vasıf Çınar'ın biraz canını sıkmış olmalı ki Atatürk'e şöyle dediğini duydum: - Paşam!.. Tarihle uğraşıp kafanı yorma... 19 Mayıs'ta kitap okuyarak mı Samsun'a çıktın? Atatürk Vasıf Çınar'ın bu çok samimi yakınmasına gülümseyerek şöyle karşılık verdi: - Ben çocukken fakirdim. İki kuruş elime geçince bunun bir kuruşunu kitaba verirdim. Eğer böyle olmasaydım bu yaptıklarımın hiç birisini yapamazdım