Kayseri'li Halk ozanı Hacı Ok'un şiirleri oğlu tarafından 'SESSİZ ÇIĞLIK' ismiyle kitaplaştırıldı..

Kayseri'nin Hacılar ilçesinde 1938 yılında doğan şair Hacı Ok 14-15 yaşlarında gördüğü bir rüya üzerine şiir yazmaya başladı. 2011 yılında ölene kadar da şiir yazmaya devam etti.

Kayseri'nin Hacılar ilçesinde 1938 yılında doğan şair Hacı Ok 14-15 yaşlarında gördüğü bir rüya üzerine şiir yazmaya başladı. 2011 yılında ölene kadar da şiir yazmaya devam etti.
Yazdığı şiirler çocukların okul defterlerinde, ajandalarda kaybolmadan derleyip toparlayan oğlu Şaban Ok, baba mirası olan bu şiirleri yıllarca muhafaza ederek nihayet kitaplaştırdı.
Kitapta 500'e yakın şiir bulunmakta.
Hiç okul hayatı olmayan şairin şiirleri çevresindeki insanlar, siyaset, tabiat, aşk gibi konuları ihtiva ediyor.
Şair; nasıl şair olduğunu oğluna verdiği röportajda şöyle anlatmıştı:

EN ANLAMLI RÖPORTAJ

Röportaj: Şaban OK

Şairle 2004 yılında yapılan röportaj.

-Adınız, memleketiniz?
-Hacı OK. Aslında Şaban OK ama halk arasında Hacı olarak bilinir. 1938 yılında (Kayseri) Hacılar'da doğdum, Hacılar'da büyüdüm.

-Aşık, ozan veya şair… bunlardan hangisine girdiğinizi düşünüyorsunuz?
-Aşık olarak söyleyebiliriz.

-Aşıklıkla ilgili bir rüya gördünüz mü? Böyle şeyler söylenir…
-Rüyamda iki kişi beni dağa çıkardılar. Yüksek bir dağdı. Tırmana tırmana çıktık.
Sağımdaki adam bana:
-' Bu dağa beş yüz senede çıkılır, buraya çıkmak sana nasip oldu.' dedi.Solumdaki adam bana
-'Bu sağındaki adamı biliyor musun?' dedi.
- 'Yok bilmiyorum' dedim.
-'O sağındaki İsa Aleyhisselam, ben de Mehdi'yim' dedi. Dağın orta yerinde bir yere geldik. Orada ayetler okuduk. Öyle bir rüya gördüm.

-Bu rüyayı ne zaman gördünüz?
-Çok küçüktüm. Ya 10 ya da 14 yaşlarında idim.

-Şiir söylemeye ne zaman başladınız o zaman mı?
-Evet o yaşlarda şiir söylemeye başladım.

-İlk yazdığınız şiirinizi hatırlıyor musunuz?
-1952 yılında 'arasam da şahin yoktur kolumda' diye ufak bir şey kaldı hatırımda.
Askere gidip geldikten sonra birkaç yıl yazmadım.

-Şiir söylemeye usta çırak ilişkisiyle mi başladınız?
-Sadece kendi kendime ürettim.
-Sizin çırak olarak yetiştirdiğiniz bir şair var mı? Talebeniz var mı?
-Çevremde öyle bir kimse yoktu. İlgi de duymadılar. Ben söyledim onlar dinlediler sadece.

-Şiirinizi söylerken saz çalar mısınız?
-Hayır.


-Yazdığınız şiirlerin üzerinde sonradan düzeltme yapar mısınız?
-Bazısının…

-Günün hangi saatlerinde şiir yazıyorsunuz?
-Belli olmuyor. Gece rüyamda görüyorum, geliyor. On beyit, üç-beş beyit söylüyorum. Çoğunu sabahleyin unutmuş oluyorum. Oturup yazdığım zaman arkası geliyor. Çığ gibi büyüyor.

-Böyle 'pat diye' irticalen de söylüyor musunuz?
-Söylediklerim de oluyor, düşünüp yazdıklarım da oluyor.

-Başka aşıklarla atışmalarınız var mı?
-Şahıs şahısa değil de İstanbul'daki yazar Mustafa KAPLAN'a filan atışma yazdığım oldu.

-Şiirlerinizde mahlasınız nedir? Takma isim kullanıyor musunuz?
-Hacı olarak yazarım. Başka bir isim yazmam.

-Sevdiğiniz şairler var mı?
-Karacaoğlan'ı, Namık Kemal'i, Mehmet Arif'i okudum. Aşık Mahsuni, İhsani bunların şiirlerini severim.

-Şiirlerinizde ne gibi mesajlar veriyorsunuz?

-İnsanlar söylediklerimden bir şey anlasın istiyorum. Karşımdakini uyarıyorum. Kalıcı bir şey söyleyip onları etkilemek istiyorum. Benim amacım bu.
-Okula gittiniz mi?
-Ben ilkokula hiç gitmedim. Arada öğrendim, kendimi yetiştirdim. Okumayı öğrendim, matematiği filan iyi bilirim.

-En çok hangi şiirinizi seviyorsunuz?
-Şiirlerimin hepsini severim. Zaten sevdiklerimi yazıyorum. Halkın seveceğini umduğum şiirleri…Sevmediklerimi yazmıyorum.
-Size göre şiir nedir?
-Şiir demek, insanın doğuştan ölümüne kadar hayatını yansıtan bir şeydir. Uyarıdır, ona bilgi sunmaktır.

-Şiirlerinizde hangi nazım şeklini kullanıyorsunuz?
-Valla okuduysanız bilirsiniz nereye uyduğunu.

-Şiirlerinizin bazısında hece bozukluğu var bunu neye bağlıyorsunuz?
-Tahsilim olmayışından olabilir.

-Şiirlerinize nasıl ad veriyorsunuz?
-Şiirin bir özü var. Onu seçiyorum.


-Ailenizde sizden başka şair var mı?
-Hayır yok.

-Şiirleriniz nerelerde yayınlandı?
-İstanbul'da gazetelerde yayınlandı. (Yazar Mustafa Kaplan ve Kayserili aşık Bilali için yazdıkları atışmalar 1990 lı yıllarda Yeni Asya gazetesi'nin arka sayfasında yer alan PAZAR OLA isimli mizah sayfasında yayınlanmıştı)

-En çok hangi konularda şiir yazmayı seviyorsunuz?
-Ekseri halkın hakkını yiyenlere, gasp edenlere uyarı niteliğinde yazıyorum. Herhangi bir şeyi ters, kötü yapan, eksik yapan, çalışmayan, tembellik yapan kişilere yazıyorum. Türklüğünü veya aslını inkar edenlere, başka kavimlere-milletlere özenenlere yazıyorum. İlk şiirlerimde aşk üzerine yazıyordum. Yaş ilerledikçe, tecrübe sahibi oldukça bu tür ikaz şiirleri yazmaya başladım.
Dini konularda da şiirler yazıyorum. İlahi şeklinde de yazan çok…
Şiirlerimin başında, ortasında veya sonunda Cenab-ı Allah'ın ne kadar büyük olduğunu, ona ne derece şükretmemiz gerektiğini işliyorum.

-Hayat hikayenizden bahseder misiniz?
-Zamanımızda iş-güç yoktu. Biz dezgah dokurduk. (Hacılar bezi dokuma tezgahı) 7 kardeştik. En büyük abim ilk okula gitti. Ben gidemedim. Bir zaman köylere öte-beri satmaya gittik. Sonra bakkaliye yaptık. Sonra 8-10 yıl halıcılık yaptık.
Küçüklüğümde hayat şartları hiç iyi değildi. Babam çifte giderdi, çerçilik yapardı. Ayağımıza giyecek bir şey yoktu. Evde tandır yanardı. 6-7 baş horanta aynı evde otururduk. Pancerenin camı yoktu. Elektrik, su, yol yoktu… araba yoktu. Herkesin durumu öyleydi. Mağdur durumdaydık, kimsenin bir sanatı yoktu.

-Çerçilik yaparken başınıza gelen ilginç bir olay var mı?
-Bir gün kadın eşyası satmak için bir köye gittim. Malları sattım, Ankara yoluna çıktım. Bir MAN kamyonuna el ettim. Bindim. Şimdiki kömür tevziinin orda şoför dedi ki...
- 'Ben seni burada indireyim, benim işim var' dedi.
Orda indim. Altmış lira kr mahiyetinde mal kalmıştı. Şoför çekti gitti ama, mallar da arabayla birlikte gitti. Arabada unutmuştum. Orda dikile kalmışım. Onun için bir şiir yazmıştım:

Dinleyin dostlarım ne cefa çektim,
Gayaltı'ndan yayan Susa'ya çıktım,
Bir cam alıp şöyle yüzüme baktım,
Her bir saç telimde, 'ter' damla damla ...

O gün yolculuğum çattı pazara,
Eyleyip atladım bir MAN dizele,
Felek emeğini goymuş gözere ,
Gidiyor altından 'kr' damla damla...

Şoförü sorarsan inattır inat,
Keskin virajları döner son sürat,
Allahsızın malı dahındı ganat,
Akıyor içimde 'kan' damla damla...

Şiirleri toparlayıp derleyen ve kitaplaştıran Şaban Ok, ' Babamın en çok sevdiği şiir' dediği harika dizeleride sizler için paylaşıyoruz.

YOKSUL HASTA

Yorgunluk, hlsizlik var vücudumda,
Gidip bir doktora ettim müracaat,
İnceleme yaptı her durumumda,
Gayet vitamin al, üç ay istirahat.

Yazdığım iğneler gyet değerli,
Her gün iki kere vakti ayarlı,
Ver elliyi çık dışarı, zavallı,
Bak hline olmuşsun, bir iskelet.

Bir reçete yazdı koskoca ferman,
Vardım eczacıya çıraklar kirman,
Yığıldı ilaçlar oldu büyük bir harman,
Aman Allah bu ne büyük mazuret.

Biri hesap etti, biri topladı,
Bir göz attım ikiyüzü atladı,
Eyvah bizim cepte atom patladı,
Tamir edek derken, ettik hasart.

Verdim ikiyüzü, birde kusuru,
Yok imiş dünyada derdin kısırı,
Doktor çıramı yaktı, eczacı hasırı,
Kaldı yüzyetmişbeş, aldık bir bilet.

Girdim dış kapıdan, çocuklar koştu,
Hele küçük yavru, yaramı deşti,
Cebim ilaç dolu, ellerim boştu,
Karı iki karış salladı surat.

Yığıldım köşeye, pabuçlarımla,
Yedim damaklarımı, hep dişlerimle,
Tam veda zamanı, gardaşlarımla,
Çağırın hocayı, versin esselt.

Bülten

Bakmadan Geçme