Mehmet Zafer

Hayat Ve İçinde Muamma Olan Bizler

Mehmet Zafer

Bedenimizi gezdirdiğimiz şu dünyada yaşadıklarımıza hayat adını veriyoruz. Hayatın içinde ilerlerken bizimle beraber akıp giden bir geçmişin izlerini de hem yüzümüzde hem de yüreğimizde derin izler bırakarak geride bırakıyoruz. Hafızalarımızı yoklayan izler bazen tatlı bir tebessüm olarak belirse de dudak kenarlarımızda, çoğu zaman acı dalgınlıklar bırakır gözbebeklerimize. Ve mat bakışlarımız uzakların uçsuz dibine odaklanır. Çoğu zaman yitirdiklerimizi düşünürüz, kimi zaman boşa harcanan bir ömrün pişmanlığında eyvahların kıyısına çömeliriz. Ama her zaman keşkelerin kulpuna sarılıp geçmişe tutunmadan da edemeyiz... Bazen yaptıklarımız bu günün yaşantısını bize hazırlamıştır bazen de yapamadıklarımız önümüze yığın olmuştur. Derin düşünceler peydahlanır gidip gelen hafızamızın ucuna. Dünkü aklımızı beğenmez oluruz ki yarın da bu günkü aklımızı beğenmeyeceğimiz garantiyken. Düne keşkeler bestelerken yarınlara da aynı keşkeleri biriktirdiğimizin farkına bile varmayız… Yaşantımızda tek başımıza hata yapma payımız yok denecek kadar azdır. Bizi hataya sürükleyen sebepleri birlikte yaşadığımız insanların sebep olduğunu biliriz. Buna rağmen hata yapmamıza sebep olan kişileri bazen hayatımızdan çıkarıp atma şansımız olmaz. Çünkü hayat buna izin vermez… Onlarla iş görürsün, onlar seninle iş görür, aynı ortamı paylaşırsın, aynı işyerini, aynı mahalleyi, aynı evi… Aynı sokaklarda yürürsünüz, aynı otobüste yolculuk edersiniz, aynı durakta iner, aynı güzergâhta yol alırsınız. İster istemez bir sosyal çevrenin içinde buluyorsunuz kendinizi. İlişki içinde olmak zorundasınız, bu ilişkinizi nasıl değerlendireceğiniz tamamen sizin elinizde olsa sorun olmayacak belki. Her şeyi kendi çizdiğiniz doğrultuda yürütürsünüz, uygun olmayanı da ayıklar yol kenarına bırakıverirsiniz. Ama öyle değil işte, kesinlikle değil… Hayatınız sizin elinizde değildir, yaşayacaklarınız da… Ortama göre davranmak ve kurallara uymak zorundasınız. Bazen hiç hazzetmediğiniz birine zaruri tebessüm etmek ve emrini yerine getirmek zorundasınız. Gücünüze gitse de bu böyledir. Bazen de kendi elinizle başınıza musallat eder, sonra da etkisinden kurtulamamanın pişmanlığıyla bir ömür geçirirsiniz. İnsan kendine kalabilse daha huzurlu bir hayatı seçecektir elbette, hiç firesiz bütün insanlar bunu yapabilir. Ama insan kendine kalamıyor maalesef. Siz sosyal yaşantı deyin ben kader diyeyim… Mecburi bir istikametin yolcusuyuz... Yol güzergâhında yağmur yağsa birlikte ıslanacağız, ıslanmamaları için bazılarına da şemsiye olacağız. Bütün mesele ya şemsiye olmakta ya da şemsiye tutulan olmakta... Şemsiye tutan olduktan sonra toprağın çamuru, yağmurun suyu güneşin en kızgın ışığı üzerine gelecektir, kar yağacak, en çok sen üşüyeceksin… Çektiğin eziyet yanına kar kalacak ama kimse kadrini kıymetini bilmeyecek… Keşke diyecek sebepler yine sıralanacak önüne… Her şeyin farkına varılacak bir gün, kıymetin de bilinecek ama sadece sana özel bir aracın içinde el üstünde tutulacaksın. Herkes karşında el pençe duracak, yine sadece özel bir mekâna bırakılacaksın ama , bunu sen belki de bilmeyeceksin bile…!!

Yazarın Diğer Yazıları