Ve Günlerden ÖLÜM!

Bir gün...

Bir an!

Hayatla var olan o enfes ve müstesna bağın kopuşu...

Her şeyin sonu, yok oluşu...

Tüm yitiklerin toplanacağı, takvası yücelerin aklanacağı o özel an..

Yanlış ve yanılgıların alınlara yapışacağı o şahane yok oluş!

Aslında, yepyeni bir sayfa ile ebedi bir hayatın başlangıcı.

Kuran-ı Kerim'in ifadesiyle ağız tadının bozulacağı, keyiflerin kaçacağı, anılması tavsiye edilen o mükemmel ve mutlak son, ölüm!

Bir bitişin ve sonsuz bir yolculuğa çıkışın ilk adımı...

Bana göre her şeyin ayrım noktası!

Ayırmak kelimesindeki "ı" harfinin hayat sahnesinden düşüşü..!

Hayatta ki her şeyin anlamını yitirdiği ve bir çok şeyin yeniden anlamlandırıldığı o heyecan dolu sınav!

Bir korku fırtınası, hayatın en büyük kasırgası!

Nedendir bilmem!

Bazen insanın seni öyle bir tadası gelir ki ey ölüm!

Geleceğin bilinse hani...

Öyle bir sıcaklıkla, öyle bir sıcak tebessümle karşılanırsın ki...

Anlatamam duygularımı!

Damatlıklar mesela?

Senin için giyilse ya!

O mutlak sevdaya ulaşma, o en sevgiliyle buluşma telaşı bedenleri sarsa, diyorum.

Yani öyle izzet ve şerefle gelsen bana!

Bazen muhasebe defteri öyle bir kabarır ki insanın!

Onca yılın hesabı yığılır ya önüne...

Öyle bir düşünceliyim işte!

Hesaplar aklımı öyle zorluyor ki bazen...

Koca Dünya'da bir zerre oluyorum.

Kendimde hatta kendimin de çok ötesinde kayboluyorum.

Anlamsızlığa, aslında gerçek manaya ulaşma gayreti var içimde.

O eşsize, o sonsuza uzanmak istiyorum Muhsin'ce!

Yeni bir doğuşa hamile kalmanın verdiği lezzetin, yok oluşla birleştiği o ince, ölüm!

O narin işçilik!

Son zamanlarda "az hatırlansa da" var olmanın esas amacı, hayat yolculuğunun mutlak ve son durağı!

Mazlumun ahına duyduğu umut,

Zalimin tuzağına korkudur ölüm!

Düşünün!

Koca bir mahkeme ve bitmek bilmeyen bir muhakeme!

Adil bir hakim ve nice delil!

Ve nihayetinde an adil sonuç!

Ateşle azap veya ırmaklar içinde bir hayat!

Ne kadar da çekici!

Ne denli muhteşem!

Bir vadi, sonsuza uzanıyor, bir ateş ki alevleri arşı kaplıyor!

Bir Rahmet'in veya eşi görülmemiş bir gazabın kesişim noktası!

Nice pişmanlıklar...Feryatlar...Figanlar...Ah-u eyvahlar!

O öyle bir kıyamet ki...

Ay'ın tutulması, hatta güneşin donması ne ki...

Tüm gemiler yakılmış.

Her şey yok olmuş!

Dönüp bakmalar bile hayalde kalmış!

Ne ana, ne ata...

Ne at, ne de araba!

Nereye kaçsak?

Hangi saraya, hangi villaya sığınsak?

Aman Ya Rabbi!

Bu mahşeri kalabalık da ne?

Şu siyahi Amerikan başkanı değil mi, ha?

Yüzlerce mağazası olan adamlar neden bugün çıplaklar?

Herkes kendine bir şeyler soruyor ama kimse kimseyle konuşmuyor!

Bu gidişler nereye?

Bu telaşın anlamı ne? Ey ölüm!

Yazarın Diğer Yazıları