Tevekkül Etmek

Tevekkül, kalp amellerinden olan, imanın, yani Tevhid Akidesi'nin "kısmından" kabul edilen, olursa da olur-olmasa da olur diyemeyeceğimiz! yani bizim lüksümüze bırakılmamış olan bir ameldir. Tevekkül imandandır. Tevekkülün imandan olduğuna delil ise Maide Suresi'nde geçmektedir. Allah Azze ve Celle şöyle buyurmaktadır; -Eğer Mümin iseniz ancak Allah'a tevekkül edin. Çünkü tevekkül ibadetlerden önce gelir. En faziletli, en üstün ve kadri yüce bir ameldir. Tevekkül ile alakalı olarak; -Tevekkül dinin yarısıdır! Diğer yarısı ise Allah'a sığınmaktır, diye biz söylem işitmiştim.(Kaynağını hatırlamıyorum) Ki zaten Din kavramının özünde Allah'a dayanmak, inanmak ve ibadet etmek yatmaktadır. Allah'a dayanmak tevekkül, O'na sığınmak ise ibadettir. Tevekkül kulun bütün durumları ile alakalı bir ameldir. Tevekküle olan ihtiyaç ise gün geçtikçe artmaktadır. Her yerde ve her anda lazım olan bu amel, bize davette, cihatta, alışverişte, ticarette, ilim öğrenmede ve aklınıza gelebilecek hemen her misalde lazım olan bir ameldir. Tevekkül Kuran'da abdest almaktan, gusletmekten daha fazla anılmıştır. Ve Allah Subhanehu ve Teala, Kuran'da kendisinden başkasına tevekkül edilmesini de kat-i surette yasaklamıştır. Peki tevekkül nedir? Ve sebeplere sarılmak kavramından ne anlamamız gerekir birlikte bakalım. Lugatta, "vekalet" sözcüğünden yani "vekele" sözcüğünden alınmış olup, falan kişinin işini ötekine bırakması, yani ona güvenip işlerini ona havale etmesi anlamını taşımaktadır. Şeriatta ki manası ise kişinin Dünya ve Ahiret hayatına dair işlerinde yararı sağlamak ve zarardan korunmak için samimi olarak kalbin Allah'a bağlanmasıdır. Kişinin, Allah'ı vekil kılmasıdır. Kişinin bütün işlerini Allah'a bırakmasıdır. Yani kendisini tamamen Allah'a teslim etmesidir. Zaten dikkat edersek tevekkülün lugat manası Şer-i manasından çok da farklı değildir. Tevekkül Allah'ın ilim, kudret, rahmet ve hikmet sıfatlarına tam olarak iman edip teslim olmasıyla gerçekleşir. Tabi ki kişi bu niteliklere sahip yegane varlığın Allah Azze ve Celle olduğuna iman edip bunu yakinen bilirse o zaman sadece ve sadece Allah'a tevekkül etmiş olur. Ancak kişinin Allah'ın sıfatlarını "bilmesi" yani Allah'ı tanımadaki noksanlığı tevekkülüne de yansıyacaktır ve akidesi zayıf olacaktır. Tevekkül'ün Allah'ın sıfatlarını "gereği" gibi kavramanın bir ürünü olduğundan bahsetmiştim. Allah'ın ilminin kemaline, olmuş ve olacak küçük-büyük ne varsa hepsini tamamen kuşattığına iman eden bir kimse Allah'a dayanır ve O'na güvenir. Allah, kulun bilmediği, Dünya ve Ahiret yararlarını bilir! Bu da Allah'ın "ALİM" sıfatından gelir. Bundan dolayı Şuayb (as) Araf Suresi 89. ayette; -Şüphesiz Rabb'imizin bilgisi her şeyi kuşatmıştır, biz Allah'a tevekkül ettik! buyrulmaktadır. Allah'ın razı olduğu tevekkül, insanın, bütün sebepleri yerine getirdikten sonra sonucu Allah'a bırakmasıdır. Yani işin sonucunda Rabb'in takdirine "eyvallah" diyebilmesidir. Aslolan tevekkül, sonuçlara razı olup, takdire boyun eğmekten geçmektedir. Yani sonuca "rıza" göstermektir. Düşünün ki bir evimiz var (Allah olmayanlara da nasip etsin), içinde de bizim için değerli olan eşyalarımız yani kıymet verdiğimiz mallarımız var. Böyle bir durumda bizler kapıyı-pencereyi sonuna kadar açıp, hadi evimize hırsız girmesin çünkü biz Allah'a tevekkül ettik dersek bu bir tevekkül olmayacaktır. Çünkü bizim evvela sebeplere sarılmamız icap etmektedir. Bize düşen, önce hırsızın evimize girmemesi için gereken tedbirleri almak sonrasında ise Allah'a sığınıp ve yine O'na tevekkül etmektir. Yani evvela gayret sonra ise takdire rıza… Rabbim bizleri kendisinden gereği gibi sakınan ve gereği gibi kendisine sığınanlardan eylesin. Rabbim yazdığım satırların ecrini cümlemize nasip etsin. Müslümanlar olarak can verebilmek temenni ve duasıyla… Gayret bizden Takdir Allah'tan…

Yazarın Diğer Yazıları