DOĞRULUK VEYA SIDK İLE YALAN..!

Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla... Sarıp örttüğü zaman geceye and olsun. Parıldayıp aydınlandığı zaman gündüze...Erkeği ve dişiyi yaratana...Gerçekten sizin çabalarınız çelişkili, parça parça ve darmadağınıktır. Fakat kim korkup sakınırsa ve en güzel olanı doğrularsa bizde onu (kolay olan için) başarılı kılacağız. Kimde cimrilik eder, kendini müstağni (Allah'a karşı bağımsız ve zengin) görürse ve en güzel olanı yalan sayarsa biz de ona en zorlu olanı (azaba uğramasını) kolaylaştıracağız. Baş aşağı düşüşe uğrayacağı zaman malı ona hiçbir yarar sağlamaz. Şüphesiz ki bize ait olan yol göstermektir. Gerçekten Dünya ve Ahiret yurdu bizimdir. Artık sizi, alevleri kabardıkça kabaran bir ateşle uyarıp-korkuttum. Ona (ateşe) en bedbaht olandan başkası yollanmaz. Ki o yalanlamış ve yüz çevirmişti. Sakınan ise ondan (ateşten) uzak tutulacaktı. Ki o malını vererek temizlenip arınır, onun yanında hiç kimsenin karşılığı verilecek bir borcu yoktur. Ancak yüce Rabb'inin rızasını aramak için verir. Muhakkak kendisi de ileride razı olacaktır. Yüce Allah doğru söylemiştir..! Bu haftaki konum dilin afetlerinden olan yalan. Peygamber Efendimiz (sav) biz hadisinde; -Bir kulun kalbi istikamet bulmadıkça imanı istikamet bulmaz, dili istikamet bulmadıkça da kalbi istikamet bulmaz. Şimdi buradan anlayabiliyoruz ki insan vücudundaki bütün organlar hak üzere sebat etmeli ve koordinasyon içinde olmalıdır. Bu organların merkezinin ise kalp olduğunu ve bu kalbi yönlendirenin de dil olduğunu anlıyoruz. Dikkat edecek olursak gün içinde en hareketli uzvumuz dilimizdir. Dil cennet nimetlerini toplayan bir avcı konumunda olursa bu kişinin hayrınadır. Ancak bu dil denen uzvumuz gün boyunca yalan, gıybet ve iftira gibi amelleri işlediği zaman, bu olay kişinin cehennemdeki yerini derinleştirir. Peygamber Efendimiz(sav) bir diğer hadisinde; -Kim Allah'a ve ahiret gününe iman ediyorsa ya hayır söylesin yada sussun..! Bakınız Allah Resulü bu hadisinde bizim dilimizin sınırlarını belirtiyor. Ya hayrı söyleyin yada susun diyor. Yani iki kişi yan yana geldiği zaman birbirlerine hayrı söyleyemiyorlarsa o zaman susmaları kendileri için daha hayırlı olacaktır. Ki bununla ilgili bir kıssa da vardır. Bir gün Muaz(sahabe) Peygamberimizle birlikte yola çıkar. Muaz Allah Resulüne hitaben; -Ey Allah'ın Resulü beni cehennemden uzaklaştıracak, cennete yaklaştıracak bir amel söyle. Bunun üzerine Resulullah; -Ey Muaz! Sen çok büyük birşey istedin benden. Allah'a ibadet et, O'na şirk koşma! Ve İslam'ın diğer şartlarını sayar Allah Resulü. Ve ekliyor; -Ey Muaz! Sana hayrın kapısını söyleyeyim mi. Hayrın kapısı namaz, oruç ve gece namazıdır. Peki Muaz sana işin başını, zirvesini, direğini söyleyeyim mi? -İşin başı İslam, işin direği namaz, işin zirvesi de cihattır. Bu söylemi müteakiben Resulullah bunların yekunu olacak, hepsinin toplamı sayılacak bir şeyi Muaz'a söyler ve der ki; -Bunu tut (dilini çıkarır). Yani Resulün ifadesi ile nasihati dile sahip olmakla ilgilidir. İnsanların cehennem ateşini yüzlerine çekmelerinin sebebi dilleriyle kazandıklarından dolayıdır. Sıdk ise yalanın zıddıdır. Söz vermede veya başka konularda doğru olmayı, sözde durmayı ifade eder. Yani kişinin "emin" olması halidir. Söylediklerinin vicdana ve vakaya uyması durumudur. Rabbimiz Ayette; -Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve doğruyu söyleyin, buyuruyor. Bakın Allah bize ricada bulunmuyor, bizlere doğru konuşmayı, dosdoğru olmayı emrediyor. Ayette iman edenlere hitap edildiğine göre "doğruluk" Müslümanlık iddiasında bulunan her bireyim sahip olması gereken bir niteliktir. Müşriklere, kafirlere veya başkalarına hitap edilmiyor! Başka bir hadiste; -Şüphesiz doğruluk iyiliğe, iyilik ise cennete götürür, buyrulur. Kişinin doğruyu söyleye söyleye Allah katında sıddıklardan yazılacağı da hadisle sabittir. Rabbim bizleri "doğru" söyleyen ve "doğruları" yaşayanlardan eylesin.

Yazarın Diğer Yazıları