Erdal Öztürk

MÜLTECİ

Erdal Öztürk

Varı yoğu ne varsa satmış savmış, kendisinin, eşinin ve üç çocuğunun gemi parasını denkleştirmiştir. Gecenin bir vakti sahile yanaşmış lastik bota binerken paranın kalan kısmını insan kaçakçısına vermiş ve tümüyle ıslak vaziyette Yunanistan kıyılarına doğru yola çıkmıştır Suriyeli aile… Meksikalılar bir kamyonun gizli bölmesinde Amerika’ya geçerken sınırda havasızlıktan ölmek üzereyken sınır polisi tarfından tırdan çıkarıldıklarına belki de yakalandıklarına seviniyorlardı, ölümden döndükleri için. Kimbilir belki de şanssızlıklarına küfredenler de vardı içlerinde öyle ya şimdi sınırdışı edilmek, ayrıldıkları kendi ülkelerine, gene eski yaşamlarına dönmek de var. Çekilmez yaşamlarına geri dönmektense ölmeyi tercih ederlerdi belki… Dünyanın başka başka ülkelerinde, insan kaçakçılarına her şeyini veren Kürt’e, Arap’a, Ermeni’ye, Ukrayna’lıya, Sırp’a, Boşnak’a velhasıl her dilden her milliyetten insana rastlarız bu manzaralara… Bu ve buna benzer gerçek öykülerin her biri üzerine filmler çekilir, romanlar yazılır. Adlarının içinde hep bir kelime geçer: Mülteci! Mülteci, yani Türkçe karşılığıyla “sığınmacı”… Örneğin, BM verilerine göre, Ağustos ayı sonu itibariyle Irak’ta 168 bin, Mısır’da 110 bin, Ürdün’de 515 bin, Lübnan’da 716 bin ve Türkiye’de 460 bin Suriyeli sığınmacı var resmi rakamlarda ama Türkiye’deki toplam sığınmacı sayısının 2 milyonu aştığı belirtiliyor ki bunun doğruluğunu sokaklarda yatan, dilenen Suriyelilere bakarak bile söyleyebiliriz… Suriye’nin resmi makamlarınca açıklanan ve ülkeyi terk eden Suriyelileri ifade eden 8 milyon mültecinin çoğunun Türkiye dışında gideceği bir yer de pek gözükmüyor ayrıca… Avrupa ve Kanada’da ne kadar var net bir veri yok ama onbinlerce olduğu kesin… Ortada deyim yerindeyse neredeyse nüfusunun yarısı boşal(tıl)mış koca bir ülke var. Kaçak göçmen ticareti bugün dünyanın en büyük kirli para trafiğini de yönetmektedir. Kuzey Irak’tan, Bangladeş’ten, Pakistan’dan, Suriye’den ve Afrika’nın ücra köşelerinden kaçan insanlar gittikleri yerdeki yasal ücretin yüzde beşi gibi paraya çalışmak zorunda bırakılan yirmi birinci yüzyıl kölelerinden başka bir şey değildir. Geçtiğimiz 12 yılda Türkiye geçişli kaçaklardan yolda ölen sayısı 2,500’dü. Dünyada şu an, Birleşmiş Milletler verilerine göre, 32 milyondan fazla insan “kaçak göçmen” konumunda; çadırlarda, kamplarda, kağıtsız, belgesiz yeni bir hayata başlamayı bekliyor. Her yıl, ortalama 300 bin insan onlara katılıyor. Bu sayı da her geçen yıl artıyor. Daha fazla istatistiki bilgiye gerek yok artık. Çünkü her rakam ayrı bir trajediyi anlatıyor, her biri bir hançer gibi saplanıyor yüreklerimize. Alyan bebeğin kıyıya vuran minicik bedenine üzülmenin daha fazla Alyan’ın öleceği gerçeğini ortadan kaldırmıyor. İç savaşlarla artık yaşamanın bile mümkün olmadığı ülkelerini terk etmeye devam edeceklerdir. Daha iyi koşullarda yaşama umudu da devam edeceğinden yine göçler gündeme gelecektir. Kimdir bunun müsebbibi? Kim döküyor bunca insanı yollara? Kim ölümü bile göze aldırarak bir can simidine sarılıp binlerce kilometre yola çıkaran? her insan kendi ülkesinde insanca yaşamak ister. İnsan yaşadığı ülkeye benzer. Bir şeyin değerini, onun için feda edebildikleriniz belirler. Vataniniz için nelerinizi feda edebilirsiniz? Konuşma Sonu

Yazarın Diğer Yazıları