Ali Haydar Koyun

Duyarsız Kalan 'Kartvizit Dernek Yöneticileri'

Ali Haydar Koyun

Melih Mustafa Tekin ilkokula gidiyor. Bilal Samet Akgül ortaokula gidiyor. Deniz Ece ortaokula gidiyor. Melek Sena Tutal ilkokula gidiyor. Feyza Önen ortaokula gidiyor. Gizem Ayçiçek ortaokula gidiyor.

Bu adlarını yazdığım kişilerden kimisi down sendromlu ve kimisi eğitilebilir durumda zihinsel engelli ve kimisi de birkaç engeli birden taşıyan çocuklardan bir kaçının adı.

Bunlar gibi 44 tane engelli çocuk daha bulunuyor. Değişik engel gruplarından olmak üzere toplamda 50 tane kadar birbirinden pırlanta gibi olan kızlı erkekli engelli çocuklar.

Bunların engelli oluşları dışında ortak bir özellikleri daha bulunuyor. 2017-2018 yılı eğitim öğretim döneminin başladığı gün sevinçle gittikleri aynı okulda artık sınıflarının bulunmadığını öğrenmeleridir.

Koca bir yaz tatilinde koltuklarında mışıl mışıl uyuyan İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü ile okul idarecilerinin vurdumduymaz tutum ve davranışları nedeniyle okulsuz ve sınıfsız bırakılmalarıdır.

Hani “Okul Babanızın Tapulu Malı Mı?” başlığı ile yazmış olduğum yazımda belirtmiş olduğum engelli çocuklar var ya işte bunlar o çocuklar.

Dernek başkanlığı yaptığım günlerden itibaren engellilerin eğitim konusunda yaşadıkları sorunlara hassas olmam nedeniyle bu konu beni çok etkilemişti. Elbette hassas olmamın diğer bir nedeni ise kendimin de engelli oluşudur.

Bu konuda yazdığım yazıyı basında görüp okuyan ve daha sonra bana ulaşan duyarlı insanlar sayesinde bu çocuklardan bir kaçının ailesine ulaşma imkânı buldum. Ailelerle bir araya gelerek konuyu görüşerek bilgi alışverişinde bulunduk. Geçmişte yaşadığımız olaylardan da yola çıkarak bu sorunun çözüme kavuşabilmesi amacıyla ailelerle birlikte uzun uzun konuştuk. 

Konuştuğum aileler karşılaştıkları sorunları tek tek anlattılar. Atasözümüzün dediği gibi bir dokundum bin ah işittim. İşte öyle ben de yaralarına bir dokundum, dokunmamla beraber işittiğim ah’lar bini geçti.

Duyarsız eğitimcilerden ve idarecilerden gördükleri ilgisizliği, bir futbol topu gibi oradan oraya savrularak baştan savsaklamayı, hor görüldüklerini, ilgisiz ve lakayt davranışlara maruz kaldıklarını ve diğer çocuklara davranıldığı gibi çocuklarına davranılmadığını ve daha neler neler…

Biri sustu diğeri anlattı. Onlar anlattı ben dinledim. Dinledikçe de yüreğim sıkıştı. Yüreğim sıkıştıkça anladım ki Anayasamız başta olmak üzere yasalarımız sağlam denilen insanlar için çıkarılmış. Anladım ki, koltuklarında istifini bozmadan oturan idarecilerimiz sağlam denilen insanların idarecileri olmuş. Anladım ki, bu toplumda engelli olmak potansiyel suçmuş.

Ailelerle yapmış olduğumuz görüşmeden bir gün sonra “Okul Babanızın Tapulu Malı Mı?” başlıklı yazımın gazetede ve internet haber sitelerinde yer almasının etkisiyle olması gerek yazımın üzerinden bir hafta geçmeden konuyla ilgili gelişmeler olduğuna dair haberler aldım.

İlkokula giden 15 kadar engelli çocuğun Abdülkadir Eriş İlkokuluna, ortaokula giden 35 kadar da engelli çocuğun ise Recai Kutan Ortaokuluna yerleştirildiklerini öğrendim. Bu gelişme elbette sevindirici bir haberdi. En azından çocukların artık gidebileceği bir okulları ile sınıfları vardı. Ancak yaşanan bu olaylarda benim anlamadığım ve kafama takılan bir iki soru kaldı.

Bundan bir süre önce yine bu çocuklar Abdülkadir Eriş İlkokulundan Niyazi Mısri İlkokuluna gönderilmemişler miydi? Aradan ne değişti de tekrar çocuklar geldikleri okula tekrar yollanıyorlar. Niyazi Mısri İlkokulunda eğitime devam etselerdi ne değişecekti? Bu okuldan istenmemelerinin nedeni okul idarecilerinin engellilere karşı olumsuz bakış açıları ile düşüncelerimidir?

Bu olaylar yaşanmadan kısa bir süre önce ailelerden bazılarına Milli Eğitimden resmi yazılar gönderilerek çocuklarının Somuncu Baba İmam Hatip Ortaokuluna gitmesi gerektiği bildirilmiş ve aileler okulu aradıklarında ise böyle bir şey olamayacağı çünkü okulun imam hatip okulu olduğu söylenmiş. Ben de Yeşilyurt Milli Eğitim Müdürlüğünde Rehberlik ve Araştırma Merkezi bölümünü arayarak bilgi almak istediğimde telefona bağladıkları görevlide ilkokul kısmının Mustafa Avni Cüre İlkokuluna, ortaokul kısmının ise Somuncu Baba İmam Hatip Ortaokuluna gönderildiklerini söylemişti.

Mustafa Avni Cüre İlkokulu ile Somuncu Baba İmam Hatip Ortaokuluna gönderileceği söylenen çocuklar ne oldu da bu defa Abdülkadir Eriş İlkokulu ile Recai Kutan Ortaokuluna yerleştirildiler? Kaynaştırma eğitimi alması gereken bu çocuklar şimdi hangi eğitimi alıyorlar? Bu tutarsız davranışın sebebi ne yaptığını bilmez, işgüzar idarecilerden mi kaynaklanıyor? Sormak istiyorum adı geçen okul idarecilerine, keyfi tutum ve davranışlarla engellilerin eğitim haklarıyla bir futbol topu gibi oynamak kutsal bir meslek olan öğretmenliğe yakışıyor mu?

Bu konuyla ilgili yazmış olduğum “Okul Babanızın Tapulu Malı Mı?” başlıklı yazımdan sonra 13 Ekim günü AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve aynı zamanda engellilerden sorumlu Sosyal Politikalar Başkanı olan Malatya Milletvekili Öznur Çalık beni aradı. Yazımda kendisiyle ilgili belirttiğim konuda İl Milli Eğitim Müdürüne gereken talimatları verdiğini ve sorunun halledildiğine dair bilgi aldığını bildirdi. Kendisine göstermiş olduğu ilgiden dolayı teşekkür ederek konu hakkında kısaca birkaç şey daha anlattım. Bunun üzerine dâhili telefonda İl Milli Eğitim Müdürü Ali Tatlı’ya benimle iletişime geçmesini ve sorunla ilgili ne gerekiyorsa yapılmasını istediğini bildirdi. Ardından İl Milli Eğitim Müdürü Ali Tatlı aradı ve konuyu görüştük. Çocukların yerleştirildikleri okullarda eğitime devam edeceklerini söyledi. Görüşmemiz sonunda bu okullardan birinin idarecileri tarafından engelli ailelerine okulda kalıcı olmadıklarını misafir sayıldıklarını söylediğini bildirdim. İl Müdürü olarak kendi sözünün geçerli olduğunu okul idarecisinin geçmediğini belirtti.

Bu görüşmelerden sonra sorunun çözüme kavuşmasına ve gelişmelerin olmasına sevindim. Keşke bu olaylar yaşanmadan ve çocuklar mağdur edilmeden sorunlar çözülmüş olsaydı. Ancak yinede konuyla ilgili sorumsuzca davranan ve insanların psikolojisini altüst edenler hakkında soruşturma başlatılması amacıyla müfettiş görevlendirilmeli ve ihmali olanlara gerekenler yapılmalı diye düşünüyorum. Bu yapılmadığı takdirde “yerimiz yok” ya da “okulumuz uygun değil” gibi sudan bahanelerle her yıl ya da her ay bu engelli çocuklar o okul senin bu okul benim diyerek dolaştırılacaktır. Bu yaşanan sorunun çocukların yaşadığı ilk sorun olmadığı gün gibi aşikârdır. Müfettiş görevlendirilmediği ve gerekenin yapılmadığı takdirde ise bu sorunun son sorun olmayacağı da anlaşılmaktadır.

Sözün özü olarak, “Okul Babanızın Tapulu Malı Mı?” başlıklı yazımda belirttiğim gibi idarecilerden herhangi bir tapu bilgisi elime ulaşmadı. Demek ki okul babalarının tapulu malı değil. Aynı idareciler unutmasınlar ki oturdukları koltuklarda kendilerine kalıcı olarak tahsis edilmemiştir. Bu arada ailelerle yaptığımız konuşma esnasında bu sorunun basında yer almasından sonra hiçbir kurumun, hiçbir yetkilinin ve hiçbir engelli derneğinin onları aramadığını da öğrenmiş oldum. Kurumlar ile yetkilileri sorunu yaşatanlar olarak anladım da engellilerin yaşamış ve karşılaşmış olduğu bu tür sorunlarla mücadele etmek ve hak aramak amacıyla kurulduklarını dillerinden düşürmeyen “sözde” dernekler ile “kartvizit dernek yöneticileri”nin aramamasına anlam veremedim. Sizler bir anlam verebildiniz mi?

Yazarın Diğer Yazıları